Feodalizm

  • feodalizm

    İsimFransızca

    Derebeylik sistemi


Feodalizm Nedir ? (Özet) : Ortaçağ avrupa’sında toprağı ve üstünde yaşayan köylüleri bir kişinin malı sayan rejim, derebeylik. Bu sisteme feodalizm denir.

Avrupa’da 9. yüzyıldan ortaçağın sona kadar sürmüş olan ekonomik ve siyasal sistem. Devletli toplumlarda asker şeflerin toprağı paylaşarak ilkel köleyi toprak kölesine (serf) dönüştürerek oluşturdukları düzendir. Toprak kölesi ya efendisi için çalmış olduğu sürenin içinde ya da çalmış olduğu toprağın minik parçasında kendisi için iş koşturmacasındadır. Bu durum köle ile serfi de birbirinden ayırt etmemize destek sunar (köle bir maldır) Osmanlı’da derebeylik şeklinde görülür; derebeyler feodal beyler benzer biçimde şatolaşamamıştır.


Feodalite Nedir ? (Detay)

Siyasal ve askeri gücü elinde bulunduran, toprağın mülkiyetine yada imtiyazına haiz olan bir senyörler (derebeyler) sınıfı ile bu sınıfa bağımlı köleler sınıfının oluşturduğu yönetimsel düzene feodalite denir.


Feodalite Rejiminin Özellikleri

-Feodalite rejimin kurulmasından sonrasında Avrupa’da siyasal birlik bozulmuş, minik yönetim birimleri ortaya çıkmıştır.
-Derebeylik yönetimi, IX. yüzyılda Fransa’dan tüm Avrupa’ya yayılmış ve tüm Ortaçağ süresince devam etmiştir.
-Feodalite rejiminde, halk içinde eşitlik yoktu. Avrupa’da halk; soylular, rahipler, burjuvalar ve köylüler diye sınıflara ayrılmıştır. Bundan dolayı Ortaçağ’da Avrupa’da toplumsal hakkaniyet sağlanamamıştır.
-Toprakların mülkiyeti soyluların elinde toplanmıştır.
-Ortaçağ’da kapalı bir ekonomik siyaset izlendiği için halk ana para birikimine haiz olamamıştır.


Feodalizmin ortaya çıkmasınının sebepleri

Feodalizmin ortaya çıkmasındaki en mühim sebep, Roma İmparatorluğu’nun düzeninin karşılaşmış olduğu büyük ekonomik bunalımdır.
Roma İmparatorluğu’nda, bilhassa İtalya Yarımadası’nda tarımsal üretim, toprak sahibi özgür Roma vatandaşlarının geniş çiftliklerinde, ağırlıklı olarak köle emeği kullanılarak ve imparatorluğun tecim hatlarındaki hâkimiyeti yardımıyla çeşitli pazarlara yönelik olarak yapılıyordu. İyi işleyen tecim yardımıyla gelişmiş bir işbölümü sağlanmıştı ve tarımsal üretim kırsal alanlarda, zanaatlar ise ticari merkez durumundaki kentlerde sürdürülüyordu. Şehirler, kırsal kesim için lüzumlu üretim araçlarını ve lüks malzemeleri, kırsal kesim ise kentlerin besin ihtiyacını sağlıyordu. Bu şekilde canlı bir kent-kır ticareti oluşmuştu.

Fetihler süresince Roma yeni vergi kaynakları yaratıyor ve savaşlardan gelen yağma gelirleriyle besleniyordu. Sadece, fetihlerin durması ve savaşların kısır müdafa savaşlarına dönmesinin arkasından Roma maliyesi zor duruma düştü. Bunu dengelemek amacıyla, vergilerin artırılması yoluna gidilmiştir. Vergilerin artırılması köylüyü zor durumda bırakıp alım enerjisini azalttığı benzer biçimde, köyden kente göçü de tetiklemiştir.
Bu durum ilk etkilerini tecim üstünde göstermiştir. Köylünün alım gücünün azalması köy-kent ticaretini zayıflatmış, kentli zanaatkârlar pazar bulmakta zorlandıklarından iflasa sürüklenmiş, kentle tecim yapamayan latifundialar (köle emeğiyle üretim meydana getiren tarımsal işletmeler) zor duruma düşmüştür. Bu, Roma dönemindeki ekonomik düzeni yok edecek bir kısır döngüdür.

Ürünlerin pazarlamasında problemler yaşanmaya başlandığında, kölelerin üretim dönemleri haricinde da beslenmesi zorunluluğu katlanılması olanaksız bir maliyet unsuru haline gelmiştir. Bu tür işletmeler, kölelerin bir kısmını azat ederek, belirli bir toprak kirası karşılığında geçimlik toprakları işleme hakkı tanıdılar.
Azat edilmiş bu yeni minik çiftçiler tümüyle özgür değillerdi, kendilerine tahsis edilen toprakları terk etmeleri durumunda toprak sahibinin gelir deposu da ortadan kalkacaktı. Dolayısıyla bu topraklardan ayrılmama koşuluyla azat edilmişlerdir. Böylece, verilen toprağı işleyerek geçimini elde eden, karşılık olarak efendisine toprak kullanım kirası ödeyen bu çiftçilerle yeni bir derslik dünyaya gelen oldu. Bu derslik, feodal ekonominin ana üretici gücü olan serfler sınıfıdır.

Buna ek olarak, kent-köy ticaretinin azalması, latifundiaları kendi gereksinimlerini karşılamaya itti. Daha ilkin kentten aldıkları malları, aynı kalitede olmasa bile, üretmeye başladılar. Bu durum, pazara dönük üretimi durdurduğu benzer biçimde ekonomik bütünlüğü yok ederek yerelliğe yol açtı.

Görüldüğü benzer biçimde ekonomik koşulları daha Roma düzeninin son günlerinde oluşan feodal yapı, Roma İmparatorluğu’nun Cermen istilaları ile yıkılmasının arkasından ortaya çıktı. Roma mirası üstüne kurulan Cermen krallıklar, Roma benzer biçimde merkeziyetçi devletler olamadılar. Daha ilkin Roma’dan yönetilen topraklarda, her biri kendine yeter ekonomiye haiz sayısız feodal beylik kuruldu.


Feodalizmin Yapısallaşması

Feodal seviye, Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla ortaya çıkmış olsa da, bu düzenin kurumsallaşıp tipik şeklini alması 9. ve 10. yüzyıllara kadar sürmüştür. Bu tarihlerde Avrupa’da yayılan iki yeni buluş, feodal yapının Avrupa’nın başat düzeni olmasını elde etmiştir. Bu iki buluş ağır saban ve üzengidir.

Şimal Avrupa topraklarının oldukça yağış alması ve drenaj sistemlerinin ihtiyaca yanıt verememesi bu bölgelerdeki ziraat üretimini kısıtlamış ve nüfus birikimini engellemiştir. Bundan dolayı İlk Çağ’da nüfus iç bölgelerde değil, nispeten daha azca yağış alan Akdeniz Havzası’nda birikmiştir.

Ağır sabanın bulunması Şimal Avrupa topraklarında verimli ziraat yapılmasına imkân elde etmiş ve toplanan artı ürün ile Avrupa’yı göçebe istilalarından koruyacak bir askerî sınıfın beslenmesini olanaklı kılmıştır. Şövalyeler diye adlandırılacak olan bu askerî derslik, üretim meydana getiren köylünün üstüne koruyucu soylular olarak yerleşmiştir. Oluşan düzende serfler soyluların toprağını işlemiş, karşılığında ise soylular serfleri korumuştur.
Üzengi ise devrin harp taktiklerinin değişmesine yol açmış ve piyade ile durdurulması oldukça güç olan ağır süvarileri, şu demek oluyor ki zırhlı şövalyeleri ortaya çıkarmıştır. Giyindikleri kalınca demir zırha karşın üzengi yardımıyla atın üstünde rahatça durabilen şövalyeler, yakıcı silahların yaygın kullanımına kadar Avrupa’nın en etkili askerî gücü olmuşlardır.
Avrupa’daki göçebe istilaları, giderek daha oldukça toprağın feodal düzene uygun düzenlenerek şövalyelerin beslenmesine ayrılmasını gerektirmiştir. Harp hizmeti karşılığında toprak dağıtım ilkesine dayalı seviye bu ihtiyaçtan oluştu. Bu sayede Avrupa’yı kasıp kavuran göçebe istilaları büyük seviyede engellenmiş ve Avrupa’ya görece bir güvenlik gelmiştir.


Feodalizmin Yayılması

Feodal kurumların tipik haliyle ortaya çıkması ilk olarak Frank Karolenj İmparatorluğu’nun bünyesinde gerçekleşti. Bundan dolayı Fransa feodalizmin anavatanı sayılabilir.
Britanya Adasını salgın eden Normanlar (1076), feodalizmi İngiltere’ye taşıdılar. Anglosakson istilalarının arkasından İngiltere’de feodal yapıyı çağrıştıran kurumlar oluşmaya başlasa da sadece Normanlar’ın İngiltere’yi ele geçirip toprakları feodal düzene uygun şekilde dağıtmasından sonrasında tipik haliyle feodalizm oluşmuştur. Öteki bölgelerin aksine İngiltere’de feodalizmin yukarıdan aşağıya doğru kurulması, İngiltere’de merkezî otoritenin nispeten daha kuvvetli olmasına yol açmıştır.
Feodalizm Roma ve Cermen uygarlıklarının bir sentezi olarak ortaya çıktığından, Roma uygarlığının bir parçası olmayan Almanya’da geç oluştu. Feodal kurumların Almanya’ya yerleşmesi Frank Karolenj İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonrasında 12. yüzyılda gerçekleşti.

İspanya’daki Roma düzeninin bozulmasıyla Müslüman Arapların burayı ele geçirmesi içinde bir tek iki asırlık bir süre olduğundan, İspanya feodal kurumlarını oluşturamadan Arap egemenliğine girdi. Bundan dolayı İspanya’daki siyasal kurumlar, Avrupa’nın geri kalanından oldukça değişik şekilde gelişti. Frank Karolenj İmparatorluğu’na bağlı kalan kuzeydeki Katalonya bölgesi haricinde İspanya’nın büyük bölümünde feodalite oluşmadı.

Avrupa’nın değişik yol izleyen öteki bir bölgesi de İtalya oldu. Şimal İtalya’da Roma mirasının oldukça kuvvetli olması, şehir yaşamının tamamıyla ortadan kalkarak kırsal kültürün başat olmasını önledi. İtalya’nın kuzeyinde kentlerin kıra başat olduğu bir seviye oluştu. İtalya’nın güneyi ise feodal çağ süresince Bizans egemenliğinde kaldığından feodal kurumlar oluşmadı. Sadece bölgenin Lombard istilası ile Bizans’ın elinden çıkmasının arkasından Fransa’dakinin benzeri bir feodalite kuruldu.


Feodalite Rejiminin Zayıflama Sebepleri

-Haçlı Seferleri esnasında derebeylerin ölmesi yada ordularını kaybetmesi
-Barutun yakıcı silahlarda kullanılmaya başlanması
-Avrupa’da devamlı orduların kurulması
-Yeniçağ başlarında Coğrafi Keşiflerin yapılmasından sonrasında ticaretin gelişmesi ve tarımsal faaliyetlerin gerilemesi
-Papa ile krallar arasındaki mücadelenin krallar lehine neticelenmesi benzer biçimde gelişmeler etkili olmuştur.
-Kavimler göçü sonrası Avrupa’da krallıklar güçlerini kaybettiler.
-Soyluların güç kazanmalarıyla beraber tüm ortaçağ süresince Avrupa’da etkili olacak olan siyasal yönetim biçimi “Feodalite (Derebeylik)” ortaya çıktı.
-Toplumsal eşitsizlik üstüne kurulan bu seviye içinde halk, değişik toplumsal sınıflara ayrılmıştır.


Feodalitenin sonucu olarak oluşan toplumsal sınıflar:

1. Soylular (Senyörler):

-Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler.
-Her türlü hakka haiz olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenirlerdi.
-Soyluluk babadan oğula geçerdi.
-Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı.
-Senyörlerin en büyüğü kral idi. Bundan sonrasında sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi.

2. Rahipler;

-Rahipler, kiliselerin haiz olduğu toprakların geliriyle rahat bir yaşam sürerlerdi.
-Dinin cemiyet üstündeki etkilerinden dolayı halk üstünde söz sahibi idiler.

3. Burjuvalar:

-Tecim ve sanatla uğraşırlardı.
-Bağlı bulundukları derebeylerine vergi verirlerdi.

4. Köylüler:

Bunlar ikiye ayrılırlardı:
a. Özgür Köylüler: Üstünde yaşadıkları toprakları, istedikleri benzer biçimde ekip biçme hakkına haiz olup bağlı oldukları soyluya, vergi vermek zorundaydılar. Ek olarak topraklarını satabilme, çocuklarına bırakma hakları vardı.
b. Serfler (Köle Köylüler); Hiçbir hakka haiz değildiler. Soyluların malı sayılırlardı. Toprakla beraber alınır ve satılırlardı.


* Değişik kaynaktan feodalite nedir ?
Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonrasında barbar kavimler, Avrupa´nın çeşitli bölgelerinde devletler kurdular. Krallar, Roma kanunları ile kendi geleneklerini birleştirerek yeni düzenlemeler yaptılar ve ülkelerini kontluklara, onları da daha minik yönetimsel birimlere ayırdılar. Buralara barbar şeflerini atayarak bazı ayrıcalıklar verdiler.

Kavimler Göçü´yle başlamış olan karışıklıkların etkisiyle büyük toprak sahipleri ve çiftçiler, hayatlarını devam ettirebilmek için kuvvetli kişilerin koruması altına girdiler. Halkın himayesi altına girmiş olduğu kişilere süzeren, himaye edilen halka da vassal adı verildi. Senyörler, bağlılıkları karşılığında haiz oldukları toprağın işleme hakkını kira karşılığında verdiler.

Feodalitenin temel özelliği siyasal bölünmüşlük ve toplumsal eşitsizliktir. Senyörler, topraklarında yaşayan insanların üstünde mutlak haklara sahiptirler. Her senyör, ayrı bir silahlı güce haizdir ve her senyörün bölgesinde ayrı kurallar geçerlidir.

Avrupa´da siyasal ve toplumsal bölünmüşlük, bölgesel ekonomik faaliyetler, insanoğlu içinde dil, davranış ve dünya görüşü bakımından farklılıklar doğmasına niçin olmuştur.

Feodalite, tüm Ortaçağ süresince devam etti. 15. yüzyılda; barutun yakıcı silahlarda kullanılmasıyla sonlandı. Feodalitenin yıkılması, mutlak krallıkların güçlenmesini sağlamış oldu. Yeniçağ başlangıcında Almanya haricinde feodalite yıkıldı. Almanya´da ise Yakınçağ´da ortadan kalktı. Feodalite devam etmiş olduğu süre içinde Avrupa´da toplumsal hakkaniyet kurulmamış, bundan dolayı halk, çeşitli sınıflara ayrılmıştır:

Asiller
Ortaçağ Avrupası´nın en imtiyazlı sınıfı asillerdi. Bunların en üstünde senyör denilen derebeyleri bulunurdu. Senyörlerin en büyüğü kraldı. Derebeylerden sonrasında sırasıyla dükler, kontlar, baronlar, vikontlar ve şövalyeler yer almıştır. Asiller, her türlü hakka sahipti.

Rahipler
Asillerden sonrasında en imtiyazlı sınıftı. Papa´ya bağlı olarak çalışırlardı. Kilise topraklarında senyörler benzer biçimde yaşarlardı. Ortaçağ´da mühim oranda toprak elde ederek zenginleşmişlerdi. Vergi ve askerlikten muaf tutulmuşlardı. Hem devlet hem de din işleriyle uğramışlardır.

Burjuvalar
Kasaba ve şehirlerde oturup tecim ve endüstri ile uğraşanlara burjuva denirdi. Senyörlere belli oranda para vererek onların himayesinde yaşarlardı. Zaman içinde zenginleşen burjuvalar, senyörlerden para ile bağımsızlıklarını satın alarak tam serbestlik benzer biçimde imtiyazlar elde etmişlerdir.

Köylüler
Ortaçağ Avrupası´nda en fena şartlar altında bulunan sınıftı. Köylüler iki kısma ayrılmıştı. Serf isminde olan köylülerin hiçbir hakları yoktu. Efendileri için tarlalarda çalışırlar ve kazançlarını onlara verirlerdi. Toprakla birlikte alınıp satılırlardı. Araziden ayrılma imkânları kesinlikle yoktu. Özgür Köylüler, ekip biçtikleri topraklardan kazandıklarının bir kısmını senyöre vergi olarak verirlerdi. İstedikleri vakit başka bir yere gidebilirlerdi. Malları da çocuklarına kalırdı.


  1. feodalizm nedir
  2. feodalizm
  3. feodalizm ne demek
  4. feodalizm ne demek tarih
  5. feodalizm nedir 9. derslik tarih
  6. feodalizm nedir özetlemek gerekirse
  7. feodalizm hakkında data veriniz
  8. feodalizm özellikleri
  9. feodalizmden kapitalizme geçiş
  10. feodalizm hakkında data

  1. Feodalite
  2. Feodalite Rejiminin Özellikleri
  3. Feodal Rejimde Toplumsal Sınıflar
  4. Feodal Zümreler
  5. Ortaçağda Avrupa
  6. Fief Sözleşmesi
  7. Feodal
  8. Orta Çağda Hangi Uygarlıklar Vardı?
  9. Feodal Üretim
  10. Feodalitenin ortaya çıkma sebepleri
  11. Vassal
  12. Derebeylerinin Söz Sahibi Olduğu Sistem
  13. Kavimler Göçü Sonrası Merkezi Krallıklar Zayıfladı Mı
  14. Derebeylikte Toprakla Birlikte Satılan Köle
  15. Derebeylik Düzeninde Bir Vasala Senyörce Verilen Toprak Yada Mal

Yorum yapın