New York diyince aklınıza ne geliyor? Muhtemelen koca koca binalar ve onların çok önemli yükseklikleri değil mi? Sadece size şaşırtıcı bir haberimiz var… Bu binaların birçoğu bomboş!
New York’ta 590’dan fazla plaza bulunduğunu biliyor muydunuz? Bunların her biri Dünya Tecim Merkezi’nin taban alanından daha geniş bir yere sahipler.
Sadece bu alanların bir çok, enerjiden yoksun. Sanılanın aksine hepsinde koca koca kalabalıklar yok! Peki fakat niçin?
Hikâye, 1900’lerin başlangıcında doğrusu New York’un gökdelen çılgınlığıyla başlıyor.
Kent kalabalıklaşmaya başladığında 1916’da bayındır planı devreye girdi. Plan, şehri beş yükseklik bölgesine ayırdı ve binaların yüksekliğini, önlerindeki cadde genişliklerine gore belirledi.
Ek olarak bayındır sonucu; binanın taban alanının, arsanın %25’ini geçmediği sürece sınırsız yükseltebileceğini belirtiyordu.
Böylece meşhur Seagram ve Lever House benzer biçimde gökdelenlerin doğuşuna zemin hazırlanmış oldu.
Her iki binanın da tasarımında büyük kamusal plazalar vardı.
Tasarım, şehrin dört bir tarafındaki yeni gökdelenler için model oldu ve 1961 bayındır sonucuna yol açtı. Yeni düzenleme ile daha büyük binalar için hususi müteahhitlerin, projelerine kamusal alanlar eklemeleri gerekiyordu.
Teoride kazan-kazan benzer biçimde görünse de uygulamada problemler ortaya çıktı. 2017’de meydana getirilen bir araştırma, kamusal alanların yarısından fazlasının mevzuata uygun olmadığını ortaya koydu.
Erişim sorunları ve izinsiz işgaller, New Yorkluların bu alanlardan faydalanmasını engelledi.
New York, bu problemi çözmek için hâlâ uğraşıyor.
Mesela Water Street üstündeki uygulama, plazaları canlandırmak ve mahalleyi pozitif yönde yönde etkilemek amacıyla perakende dükkânlarına dönüştürmeyi hedefliyor.
Sadece eleştirmenler, bu hamlenin bir tek hususi mülk sahiplerine yarayacağını ve onlara daha çok kira geliri sağlayacağını korumak için çaba sarfediyor. Doğrusu anlayacağınız durum birazcık karışık.
Peki, siz asla New York’taki bu plazalardan birini ziyaret ettiniz mi?