Sensör terimi, en kolay tanımıyla fiziki platformlardan gelen girdileri kısa süre içinde güvenli bir halde idrak etme becerisi olan ve bunlara bir halde cevap verme becerisi olan aygıtlardır. Bu girdileri; ısı, hareket, tazyik benzeri örneklerle çoğaltmamız mümkün. Elektronik temelli teknolojilerde sensörler fazlaca kilit bir rol oynamaktadır. Sensörün fiziki değişimi idrak etme süreçleri, insanoğlu tarafınca okunması mümkün olan bir bildirime dönüşür. Bu aşamada elektronik odaklı bir sinyalden söz etmemiz mümkündür. Buradan da anlaşılacağı suretiyle sensörler, fiziki değişimleri fark edip fazlaca süratli bir halde bu tarz şeyleri elektriksel sinyale dönüştürebilen cihazlardır.
Sensörlerde ortaya çıkan bu sinyaller, mikroişlemci tarafınca denetim edilmektedir. Bu sayede sensörleri fazlaca daha değişik amaçlarla için kullanmak da mümkün hale gelebilmektedir. En kolay örnekle sensörler yardımıyla bugün parmak izleri ile birlikte telefon kilitlerini bile açabiliyoruz. Aynı şekilde ayarlanmış bir ısı değerine ulaşıldığında kombilerin çalışmaya başladığına şahitlik edebiliyoruz. Sensör sözcüğünü dilimize algılayıcı olarak da çevirebiliriz.
Analog ve Dijital Sensörler
Sensörleri dijital ya da analog olmak suretiyle iki gruba ayırmak mümkün. Daha doğrusu buradaki çeşitlilik tamamen çıkış türüyle ilgili bir durum. Sensörler esasen uygulama alanlarına ya da emek verme platformlarına gore değişim göstermektedir. Sensör çeşitlerine yazımızın devamında detaylı bir halde yer vereceğiz; sadece öncesinde dijital ve analog sinyallere hususi bir ayraç açabiliriz. Dijital sinyal denen olgu çoğu zaman zamana gore değişkenlik göstermez. Değerleri ise 1 ile 0’dan oluşmaktadır. Hareketin olmadığı zamanlarda bu kıymet 0 olarak belirtilebilir. Hareketin oluşması ile birlikte 24 vdc ölçüsünde bir gerilim söz mevzusu olacaktır. Bu düzey de dijital sinyalde 1 değerine karşılık gelir.
Analog sinyal olarak malum sinyal çıkışlarında ise değişim ile süre içinde bir paralellik vardır. Analog sinyalleri dönüştürücüler yardımıyla dijitale çevirmek mümkündür. Otomasyon sistemlerde etken şekilde kullanılmakta olan sensörlere, sanayi tipi sensör denir. Ortamın koşullarından dolayı bu alanlarda tercih edilen sensörlerin fazlaca daha dayanıklı bulunduğunu ifade edebiliriz. Gerek aşırı sıcak ya da soğuk ortamlarda, gerekse de tozlu vs. atmosferlerde bile sorunsuzca çalışabilmektedir.
Sensörlerin Artıları
Sensörlere ilişkin ilk mühim gelişme 1987 senesinde gerçekleşti. O dönem sensörlerin kullanım maksadı yalnızca aydınlatma idi. O dönem Steinel’in ön ayak olduğu bu teknoloji, bugüne gelinceye kadar epey yol aldı; sadece buna karşın sensörlerde bugün bile hata payının bulunduğunu söyleyebiliriz. Sensörler enerjimizin başka alanlarda tükenmemesi noktasında eleştiri bir rol oynar. Yaşamımıza ciddi kolaylıklar getiren sensörler, öte taraftan güvenlik mevzusunda da bizlere rahat bir nefes aldırmaktadır. Mesela yangın idrak etme sistemlerinde bile sensörlerin oranı büyüktür. Sensörler; dedektörler aracılığı ile ısı, duman, benzer biçimde değişkenlerden hareketle kullanıcılara sinyal ulaştırır. Bu sayede hem can hem de mal güvenliğimizi koruma noktasında direkt yada dolaylı yoldan sensörlerin oranı fazlaca büyüktür. Sensörlerin kullanım alanları ve amaçları fazlaca geniş olduğundan, sensör seçiminde dikkatli davranmalısınız. Kullanım amacınızı iyi bir halde belirlemeniz ve seçiminizi buna gore gerçekleştirmeniz gerekir.
Sensörler {Nasıl} Çalışır?
Aslen bu soruya her sensör özelinde değişik değişik cevaplar verilebilir. Bugün etken olarak kullanılmakta olan onlarca sensör çeşidi vardır. Sensörlerin emek verme mantığı birbirinden fazlaca değişik olabilir fakat amaçları kesinlikle ortaktır. Bu ortaklığı “fiziki sinyali elektriksel sinyale çevirmek” şeklinde ifade edebiliriz. Emek harcama prensiplerini birazcık daha kolay bir halde algılayabilmek adına bazı sensör örneklerinden yola çıkabiliriz. Mesela en popüler sensör türlerinden önde gelen hareket sensörlerini bu aşamada örnek olarak inceleyebiliriz.
Hareket sensörleri kendi içlerinde değişik türlere ayrılır. Hareket sensörünün emek verme mantığında, ortama bir sinyal ulaştırılır. Aygıt tamamen buradan gelen yansımayı algılayarak netice verir. Söz mevzusu sinyal IR ışınlarına benzeyen sesler de olabilmektedir. PIR adında olan hareket sensörlerinin, bugün için en yaygın olarak tercih edilen tür bulunduğunu vurgulayabiliriz. Bu tip sensörlerin emek verme prensiplerinde de mesela ışınım mühim bir yer meblağ. İnsanlardan yayılmakta olan kızılötesi dalgalarını referans alarak çalışır. Bu yüzden ortama herhangi bir ışın göndermez. Bir başka örnek olarak varlık sensörlerini ele alabiliriz. Varlık sensörlerinde işleyiş, temassız halde gerçekleşir. Park sensörlerini düşünürseniz, varlık sensörlerinin emek verme biçimini daha net algılayabilirsiniz.
Sensörleri Seçerken Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Bir halde sensör teknolojisine gerekseme duydunuz ve sensör çeşitleri arasından birini seçmek durumunda kaldınız. Bu durumda çeşitli detaylara hususi olarak dikkat etmenizde yarar vardır. Her şeyde ilkin sensörün kullanım yerini belirleyin. En basiti koşulların durumuna gore daha dayanıklı sensörleri tercih edebiliriz. Öteki bir nokta ise duyarlılık ölçüsüdür. Kullanım yerinize bağlı olarak en doğru hassasiyete haiz sensörü tercih etmelisiniz. Öteki kriterler içinde ölçüm aralığı, sensör maliyeti, rutubet ölçümü, pH ölçümü ve sensör tepki süresini sıralayabiliriz.
Sensör Çeşitleri
Sensörler, besleme gerilimine gore ya da ölçüm sistemine gore gruplandırılır. Besleme gerilimine gore olan sensörler; eylemsiz algılayıcılar ve etken algılayıcılar olarak iki gruba ayrılır. Ölçüm sistemlerine gore ayrılan sensörler özelinde; ses sensörleri, hareket sensörleri, tazyik sensörleri ya da manyetik sensörler başta olmak suretiyle sayısız örnek verilebilir.