-
ideoloji
İsimFransızca
Siyasî veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukukî, bilimsel, felsefî, dinî, moral, estetik düşünceler bütünü
Cümle 1: Bir başka milletin ideolojisini benimsemenin, topyekûn intihar veya cinayetten başka bir şey olmadığından haberleri yok. – S. Ayverdi
Benzer Kelimeler
ideolojik
İdeoloji Nedir ? (Özet)
Siyasal ya da toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükümetin, bir partinin, bir toplumsal sınıfın davranışlarına yön veren politik, hukuksal, bilimsel, felsefi, dinsel, moral, estetik düşünceler bütünü. En basit tabirle bir ideoloji, düzenlenmiş, yapılanmış bir fikirler bütünüdür.
İdeoloji sözcüğü, destutt de tracy tarafından 18. yüzyılın sonlarında “fikirler bilimi”ni tanımlamak amacıyla kullanılmaya başlanmıştır. İdeoloji sözcüğünün birçok farklı kullanımı ve tanımı mevcuttur. Bunların önde gelenlerinden biri de marksist ideoloji tanımıdır ki, genel ideoloji tanımından farklıdır.
İdeoloji Nedir ? (Detay)
İdeoloji her şeyden önce fikir (idée) demektedir. İdeoloji, bir bütün, bir teori, bir sistem, hatta bazan yalnızca bir zihniyet oluşturan fikirlerin tümüdür. Kısaca fikir bilimidir.
Idéologie kelimesi, Fransız Devrimi süresinde Antoine Destutt de Tracy tarafından ilk kez kullanıldı, ve ilk kamu kullanışı 1796 yılında idi.[3] De Tracy’e göre, idéologie kelimesi yeni bir “fikir bilimi”, yani bir fikir-oloji’yi kastetti.[3] Aydınlanma Çağı’nda tipik olan akılcı bir şevk ile, de Tracy objektif olarak fikirlerin kaynaklarının bulunması imkânsız olmadığını ve bu yeni bilim dalı gelecekte biyoloji ve zooloji gibi istikrarlı bilim dallarıyla aynı statüyü paylaşacağını inandı. Ek olarak, her inceleme t ürünün temeli fikir(ler) olduğuna rağmen, de Tracy’e göre ideoloji bilim dalların en önemlisi olarak kabul edileceğini ileri sürdü.[3] Fakat de Tracy’nin büyük ümitlerinden ziyade, bu terimin özgün anlamı gelecekteki kullanımına çok az etkisi olmuştur.
İdeoloji Teorisi
İdeoloji, bilincin ortaklaşılan bu biçiminin edinilmesinde ortak olan ögenin ne olduğunu açıklaması gereken bir kavramdır. Bunu sağlayan ilişki biçimi, yani ortaklaşılan yaşamın biçimi üzerinden girişilen hemen her teorize etme çabası, belirli bir topluluğun ya da grubun ideolojisini tanımlayan dinamiklerin, genel olarak idelojinin dinamiklerine yayılması yanlışı ile malül olmuştur. Bunun birinci ve en genel nedeni, üzerinde ortaklaşılan bir ideoloji tarifinden yoksun oluşumuzdur. sosyoloji bilimi, gerçekte topluluk ve birey arasındaki bağları araştırdığı ve çözümlediği her noktada genel ideolojinin özel bir tezahürünü açığa çıkarmaktadır.
İlk olarak dikkat edilmesi gereken nokta ideoloji ile ideolojilerin birbirine karıştırılmaması gereğidir. ideoloji bu ayrımda belli bir düşünce formunu ya da bilinç biçimini gösterir buna karşılık ideolojiler ise, belirli bir anlamda bir araya toplanmış ve çeşitli toplumsal grupların kendilerini ifade etmek için oluşturdukları fikirler/değerler kümesini dile getirir.Ayrımı netleştirmek için ilkini ideoloji, ikincisini ise politik ideolojiler olarak anlamakta fayda vardır.
Kuramsal alanda, ideoloji teorisi olarak bilinen bir bölge mevcuttur. ideolojinin tanımlanmasından işleyiş mekanizmasının belirlenip ortaya konulmasına ve bu yönde diğer düşünce biçimlerinden ayrımlanmasina kadar, çeşitli konubaşlıkları bu teorik alanın içeriklerini oluşturur. Kapsamı dolayısıyla ideoloji teorisi oldukça zorlu bir alandır ve bu konuda ortaya konulan çalışmalar her zaman çok katmanlı olmak durumdadır. ideoloji teorisinde, bir yanda epistemolojik sorunsallara öte yandan da değer-yargıları alanına bağlı olarak tartışmalar yürütülmektedir. Çeşitli ideoloji teorileri mevcut olmakla birlikte, en genel anlamda ideolojiye iki yönlü bir yaklaşımın şekillenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar pozitif ve negatif ideoloji anlayışlarıdır. Pozitif anlayış ideolojiyi olumlu olarak anlayıp onu yadsımazken, negatif anlayış onu bir yanlışlık meselesi olarak değerlendirip yadsır ve ona karşı dogruluk’u çıkarır.
Marksist ideoloji teorisi
Marksist ideoloji, negatif ideoloji anlayışının belirgin bir örneğini verir. Buna göre ideoloji, en genel anlamda “yanlış bilinç”tir. Bu anlayışı, kuramsal bir çabayla ilk olarak Marx’ın yapıtlarında iki ayrı şekilde görmek mümkündür. Daha sonra Marksizmin gelişimi içinde bu iki eğilim kendine gelişim yolları bulur. Lenin, Antonio Gramsci, Georg Lukács, Louis Althusser gibi isimler farklı okumalarla öz gül ideoloji tanımlarını verirler. Dolayısıyla, ideoloji teorisinin epistemolojik ve felsefi gelişiminin ana kaynaklarından birisinin Marksizm olduğu kabul edilir. ideolojinin pozitif ve negatif anlaşılışından çeşitli teoriler bu alan içinde yetkin olarak geliştirilmiştir.
Marx’ta yanlış bilinç olarak ideoloji tanımlamasının ilk şekli Alman ideolojisi’nde görülür. ideoloji, bireylerin bilincindeki gerçekliğe dair yanlış bir bilinç ya da bilgi durumudur burada. Nitekim başlangıç yapıtlarında Marx hem Din’i hem de felsefe’yi ideolojinin çeşitli biçimleri olarak eleştiri konusu yapmaktadır. Buna göre din ve felsefe, gerçekligi başaşağı ederek, çarpıtarak, yanılsatarak bireylerin bilinçlerini belirlemektedirler. Ancak, Marx, dünyanın kısıtlı ve çarpık algılanışı olarak dinin ve felsefenin kaynağında, insanların kısıtlı yaşamlarının olduğu vurgusunu da yapar. Dolayısıyla Marx’ın “yanlış bilinç” şeklindeki ideoloji anlayışı yorumları, Marxist teori içinde çatlaklar oluşturmaktadır.
Marx’ta görülen belirgin ikinci bir ideoloji anlayışı ise, Kapital’in ünlü meta fetişizmi bölümünde görülür. Meta fetişizmi gerçekten de, ideoloji teorisinin gelişiminde özgün bir yer tutar ve bir anlamda maddeci bir ideoloji anlayışının ilk örneğini verir. Marx, gerçi burada da yanlış bilinç nosyonuna bağlıdır, yani epistemolojik olarak yine aynı doğruluk-yanlışlık ya da yanılsama-gerçeklik fikrinin içinde durur. Ancak burada Marx, Alman ideolojisi’deki düşünceden daha farklı olarak, ideolojiyi bireysel bir bilinç ya da yanılgı sorunu olmaktan çıkarır ve yeniden tanımlar.
Buna göre yanlış bilinç bireylerin bir yanlış görmesi meselesi değ il, genel toplumsal yapının maddi temeli tarafından belirlenmesi meselesidir. Metaların üretiminden dolaşımına kadar tüm maddi süreçler ideolojinin temelini oluşturur yani metaların fetişist niteliği, belirli bir bilinç’in oluşmasına ve yayılmasına neden olur. ideoloji, bireylerden bağımsız olarak, metaların fetişist niteliğiyle yanlış bilinç (kapitalist sistemin kendi kendisini meşrulaştırımı) olarak dolaşıma girmektedir. Bu ideoloji anlayışında da Marx’ın aynı epistemolojik ayrımları ve sistemi kullandığı açıktır. Değişen, ideolojinin tanımlanmasında daha maddi bir yöne doğru geçiştir.
Böylece Marx, “maddeyi belirleyen düşünce değil düşünceyi belirleyen maddedir” felsefi ilkesine uygun bir ideoloji anlayışı ortaya koymuş olmaktadır. Meta fetişizmi bahsinde hep gözden kaçan bir nokta vardır, lafı hiç uzatmadan söylemek gerekirse, ürünü meta yapan şey bizzat bu fetişizmdir. Yani, ürün üzerinden toplumsal ilişkiler kurulup düzenlenmedikçe ürün, ürün olarak kalacaktır. ihtiyaç ve ihtiyaç fazlası olan basit bir değişim ilişkisinin nesnesi olan ürün, toplumsal ilişkilerin “iktisadi iz” leri halini aldıkça, üründen metaya varan yolu ilerler. Toplumsal ilişkinin bu kapitalist biçimi, ürüne bizzat bu sahip olmadığı insan ilişkilerinin taşıyıcısı olma sıfatını yükler, bu haliyle meta artık fetişizmin öznelerinden birine dönüşürken, idelojinin de bir türevidir. Dikkat edilmesi gereken ve çoğunlukla gözden kaçan nokta burada açıklık kazanır ideoloji, ne din, ne felsefe ne de yanlış bilinçtir, bizzat bunların da kaynağında olan şey, o, tüm bunların varlık kazanmasına yol açan toplumsal ilişkilerin bizzat bu biçimidir. Daha yalın bir ifade ile “ilişkilerin biçimi” dir.
Son dönem, ideoloji üzerine yapılan araştırma çalışmaları, doğru-yanlış, negatif- pozitif, felsefi-iktisadi, madde-bilinç kutuplaşmaları etrafında sürdürülen tartışmalara son verebilecek bir birikimin ve ortamın oluşumuna hizmet etmiştir. Bizzat Alman ideolojisi’nde olmadığı gibi, Marx’ın hiç bir eserinde de “yanlış bilinç” teriminin yer almadığı artık bilinen bir gerçekliktir.
Marx’ın özellikle “para ve meta fetişizmi” çözümlemeleri dikkatli okunduğunda görülmektedir ki, paranın karşılık geldiği “toplumsal ilişkilerin cebimizde taşıdığımız gücü”, onun aslında sahip olmadığı bir gücü barındırması, yani fetiş karakteri, toplumun dışına çıkılıp, ancak ıssız bir adaya düşüldüğünde son bulmaktadır. Ya da kapitalizm içerisinde hiç bir iktisadi üretim sürecini koruyamamış olan feodalizm yine de ideolojisini sürdürmeye devam etmektedir. Bu nasıl olmaktadır? Bu sorunun tek bir yanıtı vardır o da ideolojinin tanımının “insan ilişkilerinin biçimi” olarak sivriltilmesinden geçmektedir, ancak böylece mümkündür.
İDEOLOJİ NEDİR?
İlk defa Antonio Tracy 1754-1836) tarafından kullanılan ideoloji (Idea-logy) fikir-bilimi anlamına gelmektedir. Ideoloji kavramı bir çok farklı anlama gelmekle beraber siyaset bilimi literatüründe üzerine hem fikir olunan bazı önemli tanımları aşağıdaki gibidir;
1-) Toplumun benimsediği ve kullandığı anlam, sembol ve değerlerin üretim süreci
2-) Bir toplumsal gruba ait fikirler kümesi.
3-) Siyasi İktidarı meşrulaştırmaya hizmet eden fikirler.
4-) Toplumsal çıkarları savunan fikirler.
5-) Fikri Yaklaşım
6-) Toplumun, sistemin mevcut durumunu tenkit edip nasıl olması gerektiğini belirten çabalardan doğma siyasi ve sosyal doktrin
İdeoloji Teorisi: İdeoloji teorisi ya da kuramı, bir bilinç formasyonu olarak ideolojinin yapısı, işleyiş mekanizmaları, ideolojinin fonksiyonları ve öteki (toplumsal) bilinç biçimleriyle (bilim, felsefe, din vs) ilişkilerini ve ayrımlarını konu edinen ve kuramsal olarak bu alanı açıklamaya çalışan teorik çabaların toplamını ifade eder. Tek tek ideolojilerle ilgilenmektense, genel olarak ideoloji denilen şey ile ilgilenir.
İDEOLOG: Bir grubun, bir siyasi partinin temel görüşlerini belirleyen, öğretisini ortaya koyan kişi.
Sağ ve Sol
Modern Batı toplumlarında siyasi yelpaze, genel olarak sağ-sol ekseninde tarif edilir. Bu geleneksel siyasi yelpazede muhafazakarlık, teokrasi ve faşizm sağ eksene ve sosyalizm ile komünizm sol eksen üzerine uçlara doğru sıralanır.
SOL Orjin SAĞ
—————————————————————-
Komünizm Sosyalizm Liberalizm Muhafazakarlık Faşizm
Sağ- Sol ayrımı, Fransız İhtilali dönemine dayanır. 1789’da farklı grupların oluşturduğu Meclis’in (Tiers etat) ilk toplantısındaki oturuş düzeni söz konusu ayrımın başlangıcını yansıtır. Kralı destekleyen aristokrat ve ruhban sınıfı kürsünün sağına, üçüncü tabaka olan burjuvaları destekleyenler ise sola oturmuştur. Benzer oturuş düzeni sonraki toplantılarda da sürdürülmüştür. Böylelikle sağ, muhafazakarları ve monarşiden yana olanları, sol ise değişim ve eşitlikten yana olanları temsil eden sıfatlara dönüşmüştür.
At Nalı Modeli (Sayfa 109)
Komünizm Faşizm
Sosyalizm Muhafazakarlık
Liberalizm
SOL | SAĞ |
Ekonomiye Devlet Müdahalesi | Devletin ekonomiye müdahale etmemesi (Lasisez Faire: Bırakınız Yapsınlar, Bırakınız Geçsinler) |
Devletin Ekonomik Eşitliğe Öncelik vermesi | Devletin Ekonomik Eşitliğe Öncelik vermesi |
Ahlaki Konulara Devlet Müdahalesinin Asgari düzeyde olması
|
Ahlaki konularda Devletin Müdahaleci olması |
Devletin Sosyal Konularda (Sağlık, emeklilik, eğitim) sorumluluk Üstlenmesi | Sosyal Konularda Devletin rolünün azaltılması ve bu alanın özel sektöre ve topluma bırakılması |
Adil Gelir Dağılımı | Adil Rekabet Şartları |
İnsan ve Toplum doğasının değişebilir olduğuna inanmak | İnsan ve toplum doğasının sabit olduğunu düşünmek |
İDEOLOJİLER
1-) LİBERALİZM
- En geniş anlamıyla liberalizm kişisel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla devletin sınırlandırılmasını isteyen bir ideolojidir.
- Liberal ideoloji din ve inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, seyahat özgürlüğü, teşebbüs ve mülkiyet özgürlüğü gibi özgürlüklerin yasal güvenceye bağlanmasını savunur. Bunu sağlayacak mekanizma ise anayasacılık ve kuvvetler ayrılığı ile çoğulculuğa dayalı bir siyasi sitemdir.
- Liberalizm bireyi ve bireyin tercihlerini her şeyin merkezine yerleştirir. Birey temel bir değerdir ve topluluktan önce gelir.
- Özgürlük; eşitlik ve adalet gibi prensiplerin önünde olmalıdır.
- Birey hiçbir sınırlama olmadan özgürce hareket edebilmelidir. Bunun için hukuk düzeni bireyin temel hak ve özgürlüklerini garanti altına almalıdır.
- Liberal bir düzende devlet ancak bireyin hak ve özgürlüklerini korumakla görevlidir. “En az yöneten hükümet en iyi hükümettir” sözü liberalizmin devlet felsefesini yansıtır.
Önemli Liberal Düşünürler
- John Stuart Mill
- John Locke
- Immanuel Kant
- Adam Smith
- John Rawls
- Isaiah Berlin
Muhafazakarlık
- Fransız ihtilali sonrasında ortaya çıkan büyük siyasal ve sosyo-ekonomik dönüşümlere duyulan tepkiler muhafazakar düşüncenin özünü oluşturmaktadır. Bu bakımdan muhafazakarlık ortaya çıkış itibariyle ancien regime’ e dönüş isteği olarak yorumlanabilir.
- Sosyalizm, liberalizm ve milliyetçilik gibi akımların karşısında muhafazakarlığın temel kaygısı deleneksel toplumsal değerlerin korunmasıdır.
- Muhafazakarlık geleneğin, denenmiş ve doğruluğu kanıtlanmış toplumsal ve siyasal değerleri içerdiğini öne sürer. Bu yüzden gelenek sürdürülmelidir.
- Muhafazakarlığa göre; toplum için değer taşıyan şeyler soyut prensipler, aklın buldukları değil, pratiklerdir.
- İnsan doğası kusurludur. İnsanın bu kusurlu tabiatı ancak ortak ahlaki değerlerle düzeltilebilir.
- Bireysel tercihleri ile baş başa kalan insan doğruyu bulamaz. Bu yüzden muhafazakarlık hiyerarşik ve disiplinli bir toplum özlemine sahiptir.
- Aile toplumun temel taşıdır. Devletin görevi aile ile birlikte toplumsal ahlak değerlerini korumak ve devamını sağlamaktır.
Önemli Muhafazakar Düşünürler
- Edmund Burke
- Milton Friedman
- Eric Hoffer
- Micheal Oakeshott
Sosyalizm
Kapitalizme bir tepki olarak 19. yy da ortaya çıkan sosyalizmin temel felsefesi sosyal adalete dayanmaktadır.
İlk yıllarda, fabrikasyon üretiminin yaygınlaşması karşısında iş olanaklarını yitiren zanaatkarların çıkarlarının bayraktarlığını yapan sosyalizm zamanla büyüyen sanayiye bağlı olarak sayıları çoğalan işçi sınıfının ideolojisi olmuştur.
Sosyalizmin temel amacı ortak mülkiyete dayalı bir toplum idealine ulaşmaktır.
Kendi içerisinde bir çok farklı akımı barındıran sosyalizm 20 yy’ a gelindiğinde zamanla ortak mülkiyet anlayışından uzaklaşarak kapitalist sistemi köklü bir devrimle değiştirmek yerine; işçi sınıfının çalışma koşullarında ve ücretlerinde belirgin iyileştirmeler yaparak bu sınıf ile kapitalist toplumu uzlaştırma arayışına girmiştir.
Marksizm
- Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından savunulan Marksizm, ideolojik alanda esas olarak sınıflar savaşımı teorisini ortaya atan ve bu savaşımın zorunlu sonucu olarak proletarya diktatörlüğüne ve oradan da toplumsal eşitlik ve özgürlük dünyası olan komünizme varılacağını öngören bir öğreti olarak tanımlanır. Marks göre toplumsal ve tarihsel süreçteki değişimlerin temel nedeni ekonomidir. Dolayısıyla sosyo-ekonomik koşullar tarihi belirleyen temel faktörlerdir. Bu koşullar altında son kertede tarih kaçınılmaz olarak işçi sınıfının burjuvaya karşı devrimine şahit olacak ve toplumlar özel mülkiyetin olmadığı sınıfsız, savaşsız bir toplum olan komünizme geçecektir.
- Sosyo-ekonomik koşullara göre kapitalist toplumda, üretim araçlarını elinde bulunduran burjuva ve üretim araçlarından mahrum kalan proleterya arasındaki temel çatışma (çelişki) toplumun içinde bulunduğu durumu yansıtmaktadır.
- Toplumu sınıf analiziyle açıklayan Marks’a göre alt yapı’daki ilişkiler üst yapıyı belirler. Alt yapıya ait olan Burjuva-Proleterya denklemi üst yapının kurumlarını belirler.
- Emekten başka satacağı bir şeyi olmayan proleteryanın, üretim araçlarına sahip burjuva tarafından proleteryanın ürettiği artı değere kapitalistin el koyması proleteryanın sömürülmesine yol açmaktadır.
- Toplumun alt yapısında (yani temelinde) cereyan eden bu olay üst yapıdaki kurumlara da yansımaktadır.
- Devlet, siyaset, hukuk, din, eğitim, ideoloji gibi kavram ve kurumlar, üretim aracına sahip burjuvanın çıkarlarını savunmak için burjuva tarafından icat edilmiş ve onların çıkarına göre devamı sağlanmaktadır.
- Burjuva sınıfıyla- işçi sınıfı arasındaki çelişkiden kaynaklanan gelir eşitsizliğinden dolayı kapitalist ile işçi sınıfı arasındaki uçurum artacak ve dolayısıyla emeğinden başka birşeyi olmayan işçinin bilinçlenip isyan etmesiyle beraber kapitalist sistem yıkılıp yerini tarihi bir zorunluluk olan önce sosyalizm ve sonrasında ise komünizm alacaktır.
Marx sosyo-ekonomik çelişkilerin kendisini aşağıdaki toplumsal yapılar şeklinde gerçekleştirdiği ve gerçekleştireceğini öngörür:
- İlkel komünizm: Kabile topluluklarının birlikte yaşayışı. Özel Mülkiyetin olmadığı, sınıfsız toplum.
- Köleci toplum: Kabileler gelişerek şehir devletlerini oluşturur, aristokrasinin doğuşuna tanıklık eden bu toplumda özel mülke sahip olanlar ortaya çıkarak toplum sınıflara ayrılmaya başlar.
- Feodalizm: Aristokrasi iktidarı, serfin lord tarafından sömürülmesi. Bu dönemin sonuna yol açan dönemde paranın kullanımın yaygınlaşmasıyla beraber oluşan tüccar sınıfı kapitalistlere evrilir.
- Kapitalizm: İktidarda kapitalistler vardır, üretim emeğini kiralamak durumundaki proletarya (İşçi Sınıfı) tarafından gerçekleştirilir
- Sosyalizm: Sınıf bilinci kazanan işçiler devrimle iktidarı ele alır ve üretim araçlarını kamulaştırır.
- Komünizm: Tüm dünyada sosyalist iktidarların başa gelmesi sonucu Sınıfsız ve devletsiz toplum oluşur.
Önemli Sosyalist ve Marksist Düşünürler
- Robert Owen
- Henri De Saint-Simon
- Karl Marx
- Friedrich Engels
- Vladimir Lenin
Anarşizm
Liberaller, Sosyalistler ve Muhafazakarlar kendi sistemleri içerisinde farklı da olsa devlete belirli roller biçerken, anarşizmin özü toplumun kendi kendine ayakta kalmasına ve devletin ortadan kaldırılmasına dayanır. Bu varsayım genelinde anarşizm genelde 3 temel iddiaya dayanmaktadır.
1-) İnsan Doğası rasyoneldir ve kendi aralarında yaşanması muhtemel çatışmaları akılları sayesinde herhangi bir otoriteye gereksinim duymadan çözebilecek seviyededir ya da bu seviyeye getirilebilir.
2-) Hakimler, polisler, askerler, politikacılar, ve diğer kamu görevlileri devlet vasıtasıyla toplumu sömüren ve kendi çıkarlarının peşinde olan bir yönetici sınıfı oluştururlar.
3-) Herhangi bir otorite insanın özgürlüğü ve mutluluğu önündeki en büyük engeldir.
Özetle; etimolojik olarak eski Yunanca’da hükümetin olmaması anlamına gelen anarchaia; insanın varlığını kısıtlayan her türlü otoritenin karşısındadır ve kurulmasını istediği toplumsal düzen barış ve uyum ilkeleri temelinde sömürünün olmadığı, işbirliğinin hakim olduğu bir düzendir.
Önemli Anarşist Düşünürler
- Mihail Bakunin
- William Godwin
- Pierre-Joseph Proudhon
- Pyotr Kropotkin
- Max Stirner
Faşizm
- Faşizm, ilk olarak Benito Mussolini tarafından Ulusal Faşist Parti’nin kurulmasıyla ortaya çıkan, 20. yüzyılın başlarında Benito Mussolini’nin sistemini örnek alarak doğan nasyonal sosyalizm ve falanjizm gibi akımlarla güçlenen; otoriter devlet üzerine kurulu bir radikal milliyetçi yönetim sistemidir.
- Faşizm, Fransız İhtilali Sonrasında ortaya çıkan akılcılık, eşitlik, özgürlük, bireysellik gibi temel değerleri savunmakta olan Batı Siyasal Düşüncesine karşı geliştirilmiş, otorite ve devleti kutsayan bir öğretidir.
- Faşizmde bireylerin yerini organik bir bağla birbirine bağlamış devleti ve milleti için kendisini feda eden insanlardan oluşan milli birlik ve dayanışma almıştır.
Faşizmin temel İlkeleri
1-) Seçilmiş bir ulusal topluluğun diğer tüm ırk, grup ve azınlıklardan üstün olması,
2-) Mutlak bir önderin liderliğinde bireyin devlete tamamen boyun eğmesi
3-) Parlamenter Demokrasinin Reddi
4-) Barışçı enternasyonalizme karşı çıkış
5-) Yayılmacı ve istilacı bir dış politikanın ulusun kaderi gibi görülmesi
Faşizm’de Önemli İsimler
- Benito Mussolini
- Adolf Hitler
- Carl Schmitt
- Francisco Franco
SÖZLÜK
Falanjizm: 1933 yılında Jose Antonio Primo de Rivera tarafından İspanya’yı ele geçirmeye çalışan İspanyol komünistlere karşı geliştirilen, en çok Francisco Franco tarafından uygulanmış otoriter-kralcı faşist ideolojidir.
Ancien Regime: Eski Düzen. Genel olarak Fransız İhtilali’nden önceki mutlakiyetçi yapıya işaret etmek için kullanılır.
Patriotizm: Vatanseverlik, Yurtseverlik.
Kuvvetler Ayrılığı: Yasama, yürütme ve yargı kurumlarının her birinin birbirinden bağımsız olması. Bu görüş Fransız Düşünür La Brède et de Montesquieu tarafından savunulmuştur.
Anayasacılık: Devletin temel fonksiyonlarının, iktidarın sınırlarının, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin anayasa ve ilgili yasalar tarafından belirtilmesi ve ilgili kurumların da bu yasal çerçeve içinde hareket etmesi gerektiğini ileri süren görüş.
Laissez-faire (Bırakınız Yapsınlar): Ekonomik aktivitelerin her türden devlet müdahalesinin uzağında yapılmasını öngören ve serbest pazara duyulan aşırı güvene dayanan doktrin.
- ideoloji ne demek
- ideolojik ne demek
- ideoloji
- ideoloji testi
- ideolojiler
- ideoloji tier list
- ideolojik yaklaşım nedir
- ideolojik nedir
- ideoloji ve devletin ideolojik aygıtları
- ideolojik yaklaşım ne demek
- Doktrin
- Öğreti
- Dini, felsefi ve politik bir öğretim sistemini meydana getiren dogma ve kavra
- Felsefede, Belirli Bir İnsan Topluluğunun Dışında Kimseye Bildirilmeyen, Yaln