Orhun Yazıtları

Orhun Yazıtları, Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları, Türklerin malum ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafınca yazılmış yapıtlardır. Bilge Kağan ve Kül Tigin yazıtlarını Yolluğ Tigin yazmıştır. Yolluğ Tigin bununla birlikte Bilge Kağan’ın yeğenidir. Yazıtlarda bu abidelerin sonsuzluğa kadar kalması temennisi ile “Bengü Taşlar” denmiştir.

Yazıtlar, 1889 senesinde Moğolistan’da Orhun Vadisi’nde bulunmuşlardır. Bu yazıtlar II. Göktürk Kağanlığı’na aittir. Yazılış tarihleri MS. 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Yazıtlardan Kül Tigin Yazıtı 732 senesinde, Bilge Kağan Yazıtı 735 senesinde yazılmışlardır.

1893 senesinde Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafınca, Rus Türkolog Vasili Radlof’un da yardımıyla çözülmüş ve aynı senenin 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisi’nde bilim yaşamına açıklanmıştır.

Göktürk Alfabesi

Orhun Âbidelerinin yazıldığı Göktürk alfabesi 38 harflidir. Bu alfabede 4 sesli, 9 birleşik, 25 de sessiz harf bulunmaktadır. Göktürk alfabesi, Türklerin ulusal alfabesidir. Bu alfabenin eski Türk damgalarından doğduğu ileri sürülmektedir. Göktürk yazısı sağdan sola, yukarıdan aşağıya doğru bitiştirilmeden yazılır. Sözcükleri ayırmak için çoğu zaman iki nokta konur.

Kül Tigin ve Bilge Kağan anıtlarında metinler, yukarıdan aşağıya doğru yazılmış ve satırlar sağdan sola doğru dizilmiştir. Göktürk alfabesi, Türkçenin tarih süresince asla değişmemiş bulunan büyük meşhur (sesli) uyumu dikkate alınarak düzenlenmiş bir alfabedir.

Göktürk Yazıtlarının Dil Özellikleri

Göktürk Yazıtlarında Dil ve Alfabe Özellikleri
İslamlıktan önceki Orta Asya Türkçe sinde başlıca iki yazınsal lehçe meydana gelmiştir. Bunlar, en güçlü örneği şu yazıtlarda gördüğümüz Göktürk lehçesi ile aşağıda göreceğimiz Uygur lehçesidir.Göktürk yazıtlarındaki düzyazı, o zamanki Türkçenin en yüksek ifade özelliklerini taşır. Şiir yüklü bir düzyazıdır bu. Bugünkü düzyazıya örnek olacak bir cümle yapısı; duru, açık, yalın bir söyleyiş güzelliği; Türkçenin sadece Dede Korkut’ta bulmuş olduğu­muz destansı söz kudreti vardır.

Türk edebiyatının ilk düz yazı örneklerini oluşturan bu yazıtlar yabancı etkilerden uzaktır. Metinler, gerçekçi bir dil ve kuvvetli bir hitabet dili ile yazılmıştır.

Bu yazıtlar oldukca işlek düzyazı üslubu ile yazıldığına bakılırsa, aynı lehçe ile meydana gelmiş, fakat ele geçmemiş daha birçok eserler olsa gerektir. İlk dönem edebiyatının en güçlü örneklerini veren bu lehçe, bazı değişmelere uğramış olmakla beraber Batı (Anadolu) Türkçe sinin deposu olmuştur.

Göktürkçe’nin Anadolu Türkçesi’nden farkları şöyledir:

1- Bugün (G) ile başlattığımız sözler, Göktürkçe’de (K) ile adım atar. Göz, gelmek, görmek kelimeleri köz, kelmek, körmek şeklindedir.
2- Göktürkçe’deki bazı (T) ler bugün (D) olmuştur. Timiş, tiyip yerine demiş, diyip şeklinde.
3- Bugün kullandığımız bazı (Y) lerin yerine Göktürkçe’de (D) kullanılmıştır. Ayak, boy, uyumak yerine adak, bod, udımak şeklinde.
4- Bugünkü bazı (V) lerin yerine Göktürkçe’de (B) vardır: vermek, var, ev yerine bermek, bar, eb şeklinde.
5- Göktürkçe’de olmak fiili bolmak, su adı sub şeklindedir.
6- İsmin (i-) hali Göktürkçe’de (-g yada –ig) şeklinde bulunur. Şahıs-y-i, ordu-y-u, iş-i, yerine kişiğ, ordug, işig şeklinde.
7- İsimin (e)hali Göktürkçe’de (-ke, -ga)şeklindedir. Kime kağana yerine kim-ke, kağan-ka şeklinde.
8- Göktürkçe’de belirsiz isim takımları çoğunlukla takısız söylenir. Türk milleti, Türk hakanı, Gök tanrısı yerine Türk budın, Türk kağan, Kök tengir şeklinde.
9- Kelimelerden isim ve ödat türetmeye yarayan –li (lı, lu lü) eki Göktürkçe’de –lig, lıg şeklindedir. Vatan-lı millet, Hakan-lı millet yerlerine il-lig budın, kağanlığ budın şeklinde.

Göktürk yazıtlarında dil nerede ise arı Türkçe’dir. Bununla beraber Konçuy, biti-yad, yalmas (elmas) kamag (kamu) şeklinde yabancı kelimeler bu metinlerde de bulunmaktadır.

Aradan 1200 yıl geçmiş olduğu düşünülürse Gök-Türkçeye bakılırsa bugünümüzdeki lügatımızda görülün bu değişmeler pek mühim sayılmaz. Yazıtlardaki kelimelerin pek bir çok (Kara, il, kanı (hani), kağan, bey, işitmek, oğul, kul, sözleşmek, taşra, özüm, sakınmak vs.) bugün derhal asla değişmemiş bulunmamaktadır. Ek olarak anlam yada şekil bakımından azca oldukca değişmiş olarak yaşayan kelimeler pek çoktur.

Göktürk yazıtları, Türklerin icadı olduğu sanılan Orhun alfabesi ile yazılmıştır. Yazıtlarda bu alfabenin en gelişmiş biçimi görülüyor. 6 yy. ilişik bulunan, Yenisey Kırgızları’nın gömüt taşlarında ise, bu alfabenin daha ilkel şekillerine rastlanmıştır. Bu hal, Orhun yazısının Türkler tarafınca bulunup geliştirildiğini düşündürmektedir. Ek olarak bu yazının, Türk damgalarından çıkmış olduğu anlaşılıyor. Şu sebeple, ok ve yay resmini çağrıştıran iki harf aynen “ok” ve “ya” diye okunmaktadır. Bu yazının Arami alfabesinden alınmış olup, Türkçüye uydurularak geliştirildiğini söyleye bilginler de vardır.

Köktürk alfabesi 38 harflidir. Harflerin ayrık olarak, sağdan sola yada yukardan aşağıya doğru yazılır. Bu ayrık seviye, Köktürk harflerini kağıda yazılmaktansa, taşa yazılmayı daha uygun kılmıştır. Ne var ki bu yazının kağıt üstündeki örnekleri de ele geçmiştir. 38 harfin, (4)ü sesli, (26) sı sessiz, 8 tanesi ise birleşik harflerdir.

“Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası.. Türk askerî dehasının, Türk askerlik sanatının esasları.. Türk gururunun ilâhî yüksekliği.. Türk feragat ve faziletinin büyük örneği… Türk içtimaî yaşamının ulvî tablosu.. Türk edebiyatının ilk şaheseri… Türk hitabet sanatının erişilmez şaheseri.. Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap seçimi.. Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi.. Türk milliyetçiliğinin temel kitabı.. Bir kavmi bir millet yapabilecek yapıt.. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık.. Türk dilinin kutsal deposu.. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulade işlek örneği.. Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan kanıt.. Türk ordusunun kuruluşunu minimum 1250 yıl öteye götürmüş olan vesika.. Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan yapıt, İnsanlık aleminin toplumsal muhteva bakımından en manalı gömüt taşları.. Dünyanın bu gün kim bilir en büyük meselesi olan Çin hakkında 1250 yıl evvelki Türk ikazı., vs. vs ” (Muharrem Ergin’in “Orhun Abideleri” adlı eserinin önsözü)

Yazıtların Yazıcısı

Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının yazıcısı Kül Tigin’in yeğeni Yolluğ Tigin’dir. Eski Türkçe’de yeğenin karşılığı olan atı bugün yalnızca Sarı Uyguca’da ati, hati şekillerinde yaşamakta olup “çocuk, torun” anlamlarına gelmektedir.[69][70]
Kül Tigin yazıtının güneydoğu ve güneybatı kenarlarındaki yazıtlarla Bilge Kağan yazıtının güneybatı kenarındaki kısa yazıt Yolluğ Tigin’in sözleridir. Kül Tigin yazıtının cenup yüzündeki son cümle de gene Yolluğ Tigin’e aittir.
Kül Tigin yazıtının doğu, cenup, şimal yüzleri ile kuzeydoğu kenarındaki yazıtlar ve Çince yazıtının bulunmuş olduğu batı yüzündeki iki satırlık Türkçe yazıt Bilge Kağan’ın ağzından yazılmıştır. Bilge Kağan yazıtının büyük kısmı da onun ağzından olmakla beraber, yazıtın cenup yüzündeki 10. satırın altıncı kelimesinde sonrasında yazıtı diktiren Tenri Kağan konuşmaktadır. Yazıtın Çince yazıtının bulunmuş olduğu batı yüzünün üst kısmındaki lirik yazıt da gene Tenri Kağan’ın ağzındandır.
Yolluğ Tigin, Kül Tigin yazıtını yirmi günde, Bilge Kağan yazıtını da otuz günde yazmıştır.

Göktürk Yazıtlarının Önemi

1 – Türk kültür tarihinin, bugün için malum ilk yazılı belgeleridir.
2 – Turklerin en eski yazili urunudur ve 720-738 yillarini kapsar.
3 – Turk tarihini, toplumun yasama bicimini, dunyaya bakis acisini ortaya koyar.
4 – Türk dili, edebiyatı ve Türk tarihinin ilk ve sonsuz abideleridir
5 – Türk dili üstünde çalışan alimler için gömü kadar kıymetli bir kaynaktır.
6 – VIII. asırda yazılan kitabelerin dili ve her satırında anlatılan fikirler emsalsizdir.
7 – Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün yazılı belgesidir.
8 – Bu anıtlar Türk adının, Türk milletinin isminin geçmiş olduğu ilk Türkçe metindir.

Yazıtların Dini,Zamanı ve Siyasal Önemi

Orhun ve Yenisey Yazıtları Türk dünyası için birçok yönden ehemmiyet taşır. Bunların başlangıcında yazıtların Türkçenin ilk yazılı belgeleri olması gelir. Gerçektende günümüze dek meydana getirilen araştırmalara bakılırsa Orhun alfabesiyle yazılmış yazıtlar ve belgeler, Türk dili tarihinin ilk somut verilerini oluşturur. Bu yazıtların dili incelenmiş olduğu vakit Türkçenin o döneme bakılırsa oldukça gelişmiş bir dil olduğu sonucu çıkarılabilir. Gerek gramer birimlerinin çeşitliliği, gerek sözcük dağarcığının kullanarak uygulanması, bu belgelerdeki dilin sözlü ve yazılı anlatıma büyük yatkınlık gösterdiğini açıklamaktadır.

Orhun yazıtları, düz yazı örnekleridir, bununla beraber kimi dilciler yazıtların şiir biçiminde yazıldıklarını ileri sürmektedirler. Sadece bunu doğrulamak pek olanaklı değildir. Gerçi yazıtlardaki dil ve söyleyiş şiire elverişli görünmektedir. Fakat bu özelliği onun türünden meydana gelmektedir.

Orhun Yazıtları, anı-söylev karışımı bir türde yazılmıştır denilebilir. İlk bakışta dikkati, konuşan şahıs, doğrusu Bilge Kağan çekmektedir. Bilge Kağanı kuvvetli bir söylevci yapmaktadır. İkinci vurgulanması ihtiyaç duyulan yönde yazıtların tarihsel ve siyasal bir içerik taşımasıdır.

Orhun Yazıtları, Türk zamanı, cemiyet yaşamı, kültürel yapısı yönünden de aydınlatıcı bilgilerle doludur. Yazıtlar Göktürk Kağanlığının resmi ağızdan yazılmış bir zamanı görünümündedir. Tarihte ilk kez Türk adıyla kurulan bu devlet bozkır devletlerinin belirgin özelliklerini taşır. Aynı soydan gelen tüm boylarını “il” adıyla oluşturacak yapıda merkezi otoriteye bağlanması, siyasal erkin derhal bütünüyle orduya dayandırılması, dolayısıyla da tutumsal gücün bu orduyla sağlanması…

Yazıtlar siyasal bir bildiriyle donatılmıştır; “Türklük bilincini oluşturmak ve Türk birliğini sağlamak.” Kendinden önceki Kağanlar şeklinde Bilge Kağan”da, Orta Asya’da Türk birliğini gerçekleştirmeyi siyasal amacı olarak her şeyin üstünde tutmuştur. Ulusuna geçmiş devrin dağınıklığını, başka ulusların buyruğu alanında geçirilen yılların acılığını verirken çözümü de göstermektedir: “Bilgili ve yürekli Kağanların çevresinde millet toplanmak ve töreyi oluşturmak. Bir askerlik ve politika tarihinden oldukca değişik olmayan yazıtlarda, “il” e. Ulusal bilince ve ulusal birliğe verilen önemin her halde ön planda tutulması boşuna değildir.

Orhun Abideleri (Göktürk yazıtları)

3 taştan oluşur: Tonyukuk anıtı 716, Köl Tigin anıtı 732, Bilge Kağan anıtı 735 senesinde dikilmiştir. Köl Tigin anıtı, Bilge Kağan’ın ağzından yazılmıştır. Kültigin, Bilge Kağan’ın kardeşi, Tonyukuk ise veziridir. Anıtların olduğu yerde bir tek dikili taşlar değil, yüzlerce heykel, balbal, kent harabeleri, taş yollar, su kanalları, koç ve kaplumbağa heykelleri, sunak taşları da bulunmuştur.

1 – Kültigin Anıtı

Cenup Yüzü:
Tanrı şeklinde gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa ufak kardeş yeğenim, oğlum, tüm soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Emir beyleri, Otuz Tatar ……….. Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi fena değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında otursa ilde sorun yoktur. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama azca kaldı. Güneyde Dokuz Ersin’e kadar ordu sevk ettim, Tibet’e ulaşmama azca kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapı’ya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken ormanından daha iyisi asla yokmuş. İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonrasında, fena şeyleri o vakit düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi yürekli insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp oldukca oldukca, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orda fena şahıs şöyleki öğretiyormuş: Uzak ise fena mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip o şekilde öğretiyormuş. Informasyon bilmez şahıs o sözü alıp, yakına gidip, oldukca insan, öldün! O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiçbir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın. Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyleki olduğun için, beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri kalanınla her yere hep zayıflayarak, ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için, kağan oturdum. Kağan oturup aç, yoksul milleti hep toplattım. Yoksul milleti varlıklı kıldım. Azca milleti oldukca kıldım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini gene burda vurdum. Her ne sözüm var ise ebedî taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız? Ben ebedî taş yontturdum …. Çin kağanından resimci getirdim, resimlettim. Benim sözümü kırmadı. Çin kağanının maiyetindeki resimciyi gönderdi. Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine dışına bambaşka fotoğraf vurdurdum. Taş yontturdum. Gönüldeki sözümü vurdurdum … On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin. Ebedî taş yontturdum … İl ise, şöyleki daha erişilir yerde ise, işte o şekilde erişilir yerde ebedî taş yontturdum, yazdırdım. Onu görüp o şekilde bilin. Şu taş …. dım. Bu yazıyı yazan yeğeni Yollug Tigin.

Doğu Yüzü:
Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi içinde insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üstüne ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyi vermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapı’ya kadar kondurmuş. İkisi içinde pek teşkilâtsız Göktürk öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, yürekli kağan imiş. Buyruku gene bilgili imiş tabiî, yürekli imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İli tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefat etmiş. Yasçı, ağlayıcı, doğuda gün doğusundan Bökli Çöllü halk, Çin, Tibet, Avar, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı, bunca millet gelip ağlamış, yas tutmuş. Öyleki meşhur kağan imiş. Ondan sonrasında ufak kardeşi kağan olmuş tabiî, oğulları kağan olmuş tabiî. Ondan sonrasında ufak kardeşi büyük kardeşi şeklinde kılınmamış olacak, şğlu babası şeklinde kılınmamış olacak. Bilgisiz kağan oturmuştur, fena kağan oturmuştur. Buyruku da bilgisizmiş tabiî, fena imiş tabiî. Beyleri, milleti uyumsuz olduğundan, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğundan, aldatıcı olduğundan, ufak kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirdiği için, Türk milleti il yapmış olduğu ilini elden çıkarmış, kağan yapmış olduğu kağanını kaybedi vermiş. Çin milletine beylik adam evladı kul oldu, hanımlık kız evlâdı cariye oldu. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutup, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk edi vermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş. Türk halk kitlesi şöyleki demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi gücü veriyorum der imiş. Öyleki diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve düzenleme edemediğinden gene teslim olmuş. Bunca işi gücü verdiğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş. Yok olmaya gidiyormuş. Yukarıda Türk tanrısı, Tük mukaddes yeri, suyu o şekilde tanzim etmiş. Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye babam İltiriş Kağanı, annem İlbilge Hatunu göğün tepesinde tutup yukarı kaldırmış olacak. Babam kağan on yedi erle dışarı çıkmış. Dışarı yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş, toplanıp yetmiş er olmuş. Tanrı kuvvet verdiği için babam kağanın askeri kurt şeklinde imiş, düşmanı koyun şeklinde imiş. Doğuya, batıya asker sevk edip toplamış, yığmış. Hepsi yedi yüz er olmuş. Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş. Tölis, Tarduş milletini orda tanzim etmiş. Yabguyu, şadı orda vermiş. Güneyde Çin milleti düşman imiş. Kuzeyde Baz Kağan, Dokuz Oğuz kavmi düşman imiş. Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı hep düşman imiş. Babam kağan bunca … Kırk yedi kere ordu sevk etmiş, yirmi harp yapmış. Tanrı lûtfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış, düşmanı tâbi kılmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş. Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş. Babam kağan için ilkin Baz Kağanı balbal olarak dikmiş. O töre üstüne kağan oturdu. Amcam kağan oturarak Türk milletini yeniden tanzim etti, besledi. Fakiri varlıklı kıldı, azı oldukca kıldı. Amcam kağan oturduğunda kendim Tarduş milleti üstünde şad idim. Amcam kağan ile doğuda Yeşil Dere, Şantung ovasına kadar ordu sevk ettik. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Kögmeni aşarak Kırgız ülkesine kadar ordu sevk ettik. Yekûn olarak yirmi beş kere ordu sevk ettik, on üç kere savaştık. İlliyi ilsizleştirdik, kağanlıyı kağansızlaştırdık. Dizliye diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik. Türgiş Kağanı Türkümüz, milletimiz idi. Bilmediği için, bizlere karşı yanlış hareket etmiş olduğu için kağanı öldü. Buyruku, beyleri de öldü. On Ok kavmi eziyet görmüş oldu. Ecdadımızın tutmuş olduğu yer, su sahipsiz olmasın diye Azca milletini tanzim ve düzenleme edip … Bars bey idi. Kağan adını burda biz verdik. Ufak kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi yanıldı, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu. Kögmenin yeri, suyu sahipsiz kalmasın diye Azca, Kırgız kavmini düzene yerleştirip geldik. Savaştık … ilini geri verdik. Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti o şekilde kondurduk, o şekilde düzene soktuk. Batıda Kengü Tarmana kadar Türk milletini o şekilde kondurduk, o şekilde düzene soktuk. O zamanda kul kullu olmuştu. Cariye cariyeli olmuştu. Ufak kardeş büyük kardeşini bilmezdi, oğlu babasını bilmezdi. Öyleki kazanılmış, düzene sokulmuş ilimiz, töremiz vardı. Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini töreni kim boza bilecekti? Türk milleti, vazgeç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan bilgili kağanınla, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, fena hâle soktun. Silahlı nereden gelip dağıtarak gönderdi? Mızraklı nereden gelmiş olarak sürüp gönderdi.Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin. Doğuya giden, gittin. Batıya giden, gittin. Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın su şeklinde koştu, kemiğin dağ şeklinde yattı. Beylik adam evlâdın kul oldu, hanımlık kız evlâdın cariye oldu. Bilmediğin için, kötülüğün yüzünden amcam, kağan uçup gitti. Ilkin Kırgız kağanını balbal olarak diktim. Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükseltmiş olan Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî. Zengin, varlıklı millet üstüne oturmadım. İşte aşsız, dışta elbisesiz; düşkün, perişan milletin üstüne oturdum. Ufak kardeşim Kül Tigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Ufak kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile öle yite kazandım. Öyleki kazanıp tüm milleti ateş, su kılmadım. Ben kendim kağan oturduğumda, her yere gitmiş olan millet öle yite, yaya olarak çıplak olarak dönerek geldi. Milleti besleyeyim diye, kuzeyde Oğuz kavmine doğru, doğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru, güneyde Çine doğru on iki kere büyük ordu sevk ettim, … savaştım. Ondan sonrasında, Tanrı bağışlasın, devletim var olduğundan, kısmetim var olduğundan, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli, yoksul milleti varlıklı kıldım. Azca milleti oldukca kıldım. Kıymetli illiden, kıymetli kağanlıdan daha iyi kıldım. Dört taraftaki milleti hep tâbî kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana itaat etti. İşi gücü veriyor. Bunca töreyi kazanıp ufak kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti. Babam kağan uçtuğunda ufak kardeşim Kül Tigin yedi yaşlarında kaldı … Umay şeklinde annem hatunun devletine ufak kardeşim Kül Tigin er adını aldı. On altı yaşlarında, amcam kağanın ilini, töresini şöyleki kazanmıştır: Altı Çub Soğdaka doğru ordu sevk ettik, bozduk. Çinli Ong vali, elli bin asker geldi, savaştık. Kül Tigin yaya olarak atılıp saldırdı. Ong valinin kayın biraderini, silâhlı, elle tuttu, silâhlı olarak kağana takdim etti. O orduyu orda yok ettik. Yirmi bir yaşlarında iken, Çaça generale karşı savaştık. En ilkin Tadıgın, Çorun boz atına binip saldırdı. O at orda öldü. İkinci olarak Işbara Yamtar’ın boz atına binip saldırdı. O at orda öldü. Üçüncü olarak Yigen Silig beyin giyimli doru atına binip saldırdı. O at orda öldü. Zırhından kaftanından yüzden fazla ok ile vurdular, yüzüne başına bir tane değdirmedi. … Atak ettiğini, Türk beyleri, hep bilirsiniz. O orduyu orda yok ettik. Ondan sonrasında Yir Bayırkunun Uluğ Irkini düşman oldu. Onu dağıtıp Türgi Yargun Gölünde bozduk. Uluğ İrkin azıcık erle kaçıp gitti. Kül Tigin yirmi altı yaşlarında iken Kırgıza doğru ordu sevk ettik. Mızrak batımı karı söküp, Kögmen ormanını aşarak yürüyüp Kırgız kavmini uykuda bastık. Kağanı ile Songa ormanında savaştık. Kül Tigin, Bayırku’nun ak aygırına binip atılarak saldırdı. Bir eri ok ile vurdu, iki eri kovalayıp takip ederek mızrakladı. O saldırı ettiğinde, Bayırku’nun ak aygırını, uyluğunu kırarak, vurdular. Kırgız kağanını öldürdük, ilini aldık.O yılda Türgiş’e doğru Altın ormanını aşarak, İrtiş nehrini geçerek yürüdük. Türgiş kavmini uykuda bastık. Türgiş kağanının ordusu Bolçu’da ateş şeklinde, fırtına şeklinde geldi. Savaştık. Kül Tigin alnı beyaz boz ata binip saldırdı. Alnı beyaz boz …… tutturdu. İkisini kendisi yakalattı. Ondan sonrasında yeniden girip Türgiş kağanının buyruku Azca valisini elle tuttu. Kağanını orda öldürdük, ilini aldık. Türgiş avam halkı hep tâbi oldu. O kavmi Tabarda kondurduk … Soğd milletini düzene sokayım diye İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettik. Ondan sonrasında Türgiş avam halkı düşman olmuş. Kengeris’e doğru gitti. Bizim askerin atı zayıf, azığı yok idi. Fena kimse er … kahraman er bizlere saldırı etmişti. Öyleki bir zamanda pişman olup Kül Tigini azca erle eriştirip yolladık. Büyük harp savaşmış. Türgiş avam halkını orda öldürmüş, yenmiş. Yeniden yürüyüp…

Şimal Yüzü:
… ile, Koşu vali ile savaşmış. Askerini hep öldürmüş. Evini, malını eksiksiz hep getirdi. Kül Tigin yirmi yedi yaşına ulaşınca Karluk kavmi hür ve müstakil iken düşman oldu. Tamag Iduk Başta savaştık. Kül Tigin o harpte otuz yaşlarında idi. Alp Şalçı ata binip atılarak saldırdı. İki eri takip edip kovalayarak mızrakladı. Karluk’u öldürdük, yendik. Azca milleti düşman oldu. Kara Göl’de savaştık. Kül Tigin otuz bir yaşlarında idi. Alp Şalçı akına binip atılarak saldırdı. Azca ilteberini tuttu. Azca milleti orda yok oldu. Amcam kağanın ili sarsdığında; millet, hükümdar ikiye ayrıldığında; İzgil milleti ile savaştık. Kül Tigin Alp Şalçı akına binip atılarak saldırdı. O at orda düştü. İzgil milleti öldü. Dokuz Oğuz milleti kendi milletim idi. Gök, yer bulandığı için düşman oldu. Bir yılda beş kere savaştık. En ilkin Togu Balıkta savaştık. Kül Tigin Azman akına binip atılarak saldırdı. Altı eri mızrakladı. Askerin hücumunda yedinci eri kılıçladı. İkinci olarak Kuşalgukta Ediz ile savaştık. Kül Tigin Azca yağızına binip, atılarak saldırı edip bir eri mızrakladı. Dokuz eri çevirerek vurdu. Ediz kavmi orda öldü. Üçüncü olarak Bolçuda Oğuz ile savaştık. Kül Tigin Azman akına binip saldırdı, mızrakladı. Askerini mızrakladık, ilini aldık. Dördüncü olarak Çuş başlangıcında savaştık. Türk milleti ayak titretti. Perişan olacaktı. İlerleyip gelmiş ordusunu Kül Tigin püskürtüp, Tongradan bir boyu, yiğit on eri Tonga Tigin mateminde çevirip öldürdük. Beşinci olarak Ezginti Kadız’da Oğuz ile savaştık. Kül Tigin Azca yağızına binip saldırdı. İki eri mızrakladı, çamura soktu. O ordu orda öldü. Amga kalesinde kışlayıp ilk baharında Oğuza doğru ordu çıkardık. Kül Tigini evin başlangıcında bırakarak, savunma tedbiri aldık. Oğuz düşman, merkezi bastı. Kül Tigin öksüz akına binip dokuz eri mızrakladı, merkezi vermedi. Annem hatun ve analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, bunca yaşayanlar cariye olacaktı, ölenler yurtta yolda yatıp kalacaktınız. Kül Tigin olmasa hep ölecektiniz. Ufak kardeşim Kül Tigin vefat etti. Kendim düşünceye daldım. Görür gözüm görmez şeklinde, bilir aklım bilmez şeklinde oldu. Kendim düşünceye daldım. Zamanı Tanrı yaşar. İnsan oğlu hep ölmek için türemiş. Öyleki düşünceye daldım. Gözden yaş gelse engel olarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek düşünceye daldım. Müthiş düşünceye daldım. İki şadın ve ufak kardeş yeğenimin, oğlumun, beylerimin, milletimin gözü kaşı fena olacak diyip düşünceye daldım. Yasçı, ağlayıcı olarak Kıtay, Tatabı milletinden başta Udar general geldi. Çin kağanından İsiyi Likeng geldi. On binlik gömü, altın, gümüş fazla fazla getirdi. Tibet kağanından vezir geldi. Batıda gün batısındaki Soğd, İranlı, Buhara ülkesi halkından Enik general, Oğul Tarkan geldi. On Ok oğlum Türgiş kağanından Makaraç mühürdar, Oğuz Bilge mühürdar geldi. Kırgız kağanından Tarduş İnançu Çor geldi. Türbe yapıcı, fotoğraf meydana getiren, kitâbe taşı yapıcısı olarak Çin kağanının yeğeni Çang general geldi.

Kuzeydoğu Yüzü:
Kül Tigin koyun senesinde on yedinci günde uçtu. Dokuzuncu ay, yirmi yedinci günde yas töreni düzenleme ettik. Türbesini, resimini, kitâbe taşını maymun senesinde yedinci ay, yirmi yedinci günde hep bitirdik. Kül Tigin kendisi kırk yedi yaşlarında bulut çöktürdü … Bunca resimciyi Tuygut vali getirdi.

Güneydoğu Yüzü:
Bunca yazıyı yazan Kül Tiginin yeğeni Yollug Tigin, yazdım. Yirmi gün oturup bu taşa, bu duvara hep Yollug Tigin, yazdım. Kıymetli oğlunuzdan, evlâdınızdan oldukca daha iyi beslerdiniz. Uçup gittiniz. Gökte dünyadaki şeklinde …

Güneybatı Yüzü:
Kül Tiginin altınını, gümüşünü, hazinesini, servetini, dört binlik at sürüsünü yönetim eden Tuygut bu … Beyim prens yukarı gök … taş yazdım. Yollug Tigin.

Batı Yüzü:
Batıdan Soğd baş kaldırdı. Ufak kardeşim Kül Tigin … için, öle yite işi gücü verdiği için, Türk Bilge Kağanı, nezaret etmek suretiyle, ufak kardeşim Kül Tigini gözeterek oturdum. İnançu Apa Yargan Tarkan adını verdim. Onu övdürdüm.

2 – Bilge Kağan Yazıtı

Doğu Yüzü:
Tanrı şeklinde Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağanı, sözüm: Babam Türk Bilge Kağanı … Sir, Dokuz Oğuz, İki Ediz çadırlı beyleri, milleti … Türk tanrısı … üstünde kagan oturdum. Oturduğumda ölecek şeklinde düşünen Türk beyleri, milleti memnun olup sevinip, yere dikilmiş gözü yukarı baktı. Bu zamanda kendim oturup bunca ağır töreyi dört taraftaki … dim. Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi içinde insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üstüne ecdadım Bumın Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutu vermiş, düzene soku vermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye dik çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda Demir Kapıya kadar kondurmuş. İkisi içinde pek teşkilâtsız Gök Türk’ü düzene sokarak öylece oturuyormuş. Bilgili kağan imiş, yürekli kağan imiş. Buyruku bilgili imiş tabiî, Yürekli imiş tabiî. Beyleri de milleti de doğru imiş. Onun için ili öylece tutmuş tabiî. İli tutup töreyi düzenlemiş. Kendisi öylece vefât etmiş. Yasçı, ağlayıcı, doğuda gün doğusundan Bökli Çöllü halk, Çin, Tibet, Avar, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı, bunca millet gelip ağlamış, yas tutmuş. Öyleki meşhur kağan imiş. Ondan sonrasında ufak kardeşi kağan olmuş tabiî, oğulları kağan olmuş tabiî. Ondan sonrasında ufak kardeşi büyük kardeşi şeklinde kılınmamış olacak, oğlu babası şeklinde kılınmamış olacak. Bilgisiz kağan oturmuştur, fena kağan oturmuştur. Buyruku da bilgisizmiş tabiî, fena imiş tabiî. Beyleri, milleti uyumsuz olduğundan, aldatıcı olduğundan, Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğundan, ufak kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yapmış olduğu ilini elden çıkarmış, kağan yapmış olduğu kağanını kaybedivermiş. Çin milletine beylik adam evlâdını kul kıldı, hanımlık kız evlâdını cariye kıldı. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutarak, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya ordu sevk edi vermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş. Türk halk kitlesi şöyleki demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi, gücü veriyorum der imiş. Öyleki diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve düzenleme edemediğinden, gene tâbi olmuş. Bunca işi, gücü vermediğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş. Yok olmaya gidiyormuş. Yukarıda Türk Tanrısı, mukaddes yeri, suyu o şekilde tanzim etmiştir. Türk milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, babam İltiriş kağanı, annem İlbilge Hatun’u göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmıştır. Babam kağan on yedi erle dışarı çıkmış. Dışarı yürüyor diye ses işitip şehirdeki dağa çıkmış, dağdaki inmiş. Toplanıp yetmiş er olmuş. Tanrı kuvvet verdiği için, babam kağanın askeri kurt şeklinde imiş, düşmanı koyun şeklinde imiş. Doğuya batıya asker sevk edip toplamış, yığmış. Hepsi yedi yüz er olmuş. Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş. Tölis, Tarduş milletini orda tanzim etmiş. Yabguyu, şadı orda vermiş. Güneyde Çin milleti düşman imiş. Kuzeyde Baz Kağan, Dokuz Oğuz kavmi düşman imiş. Kırgız, Kurıkan, Otuz Tatar, Kıtay, Tatabı hep düşman imiş. Babam kağan bunca …. kırk yedi kere ordu sevk etmiş, yirmi harp yapmış. Tanrı lûtfettiği için illiyi ilsizletmiş, kağanlıyı kağansızlatmış, dizliye diz çöktürmüş, başlıya baş eğdirmiş. Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş. Babam kağan için ilkin Baz kağanı balbal olarak dikmiş. Babam kağan uçtuğunda kendim sekiz yaşlarında kaldım. O töre üstüne amcam kağan oturdu. Oturarak Türk milletini yeniden tanzim etti, yeniden besledi. Fakiri varlıklı kıldı, azı oldukca kıldı. Amcam kağan oturduğunda kendim prens … Tanrı buyurduğu için ondört yaşımda Tarduş milleti üstüne şad oturdum. Amcam kağan ile doğuda Yeşil Dere’e, Şantung ovasına kadar ordu sevk ettik. Batıda Demir Kapı’ya kadar ordu sevk ettik. Kögmen’i aşarak Kırgız ülkesine kadar ordu sevk ettik. Yekun olarak yirmi beş kere ordu sevk ettik, on üç kere savaştık. İlliyi ilsizleştirdik, kağanlıyı kağansızlaştırdık. Dizliye diz çöktürdük, başlıya baş eğdirdik. Türgiş kağanı Türk’üm, milletim idi. Bilmediği için, bizlere karşı yanlış hareket etmiş olduğu, ihanet etmiş olduğu için kağanı öldü, buyruku, beyleri de öldü. On Ok kavmi eziyet görmüş oldu. Ecdadımızın tutmuş olduğu yer, su sahipsiz kalmasın diye Azca milletini tanzim ve düzenleme edip … Bars bey idi. Kağan adını burda biz verdik. Kız kardeşim prensesi verdik. Kendisi ihanet etti, kağanı öldü, milleti cariye, kul oldu. Kögmen’in yeri, suyu sahipsiz kalmasın diye Azca, Kırgız milletini tanzim ve düzenleme edip geldik. Savaştık … ilini geri verdik. Doğuda Kadırkan ormanını aşarak milleti o şekilde kondurduk, o şekilde düzene soktuk. Batıda Kengü Tarbana kadar Türk milletini o şekilde kondurduk, o şekilde düzene soktuk. O zamanda kul kullu, cariye cariyeli olmuştu. Ufak kardeş büyük kardeşini bilmezdi, oğlu babasını bilmezdi. Öyleki kazanılmış, o şekilde düzene sokulmuş ilimiz, töremiz vardı. Türk, Oğuz beyleri, milleti işit: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti? Türk milleti, vazgeç, pişman ol! Disiplinsizliğinden dolayı, beslemiş olan kağanına, hür ve müstakil iyi iline karşı kendin hata ettin, fena hâle soktun. Silâhlı nereden gelip dağıtarak gönderdi? Mızraklı nereden gelmiş olarak sürüp gönderdi? Mukaddes Ötüken ormanının milleti, gittin! Doğuya giden, gittin! Batıya giden, gittin! Gittiğin yerde hayrın şu olmalı: Kanın dere şeklinde koştu. Kemiğin dağ şeklinde yattı. Beylik adam evlâdını kul kıldın. Hanımlık kız evlâdını cariye kıldın. O bilmemenden dolayı, kötülüğün yüzünden amcam kağan uçup gitti. Ilkin Kırgız kağanını balbal olarak diktim. Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, babam kağanı, annem hatunu yükselten Tanrı, il veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, kendimi o Tanrı kağan oturttu tabiî. Zengin, varlıklı millet üstüne oturmadım. İçte aşsız, dışta elbisesiz; düşkün, perişan millet üstüne oturdum. Ufak kardeşim Kül Tigin, iki şad, ufak kardeşim Kül Tigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyuyamadım, gündüz oturmadım. Ufak kardeşim Kül Tigin ile, iki şad ile öle yite kazandım. Öyleki kazanıp tüm milleti ateş, su kılmadım. Ben kendim kağan oturduğumdan her yere gitmiş olan millet yaya olarak, çıplak olarak, öle yite geri geldi. Milleti besleyeyim diye kuzeyde Oğuz kavmine doğru; doğuda Kıtay, Tatabı kavmine doğru; güneyde Çine doğru on iki kere ordu sevk ettim … savaştım. Ondan sonrasında Tanrı buyurduğu için, devletim, kısmetim var olduğundan, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli kıldım. Yoksul milleti varlıklı kıldım. Azca milleti oldukca kıldım. Kıymetli illiden, kıymetli kağanlıdan daha iyi kıldım. Dört taraftaki milleti hep tâbi kıldım, düşmansız kıldım. Hep bana itaat etti. Onyedi yaşımda Tanguta doğru ordu sevk ettim. Tangut milletini bozdum. Oğlunu, karısını, at sürüsünü, servetini orda aldım. Onsekiz yaşımda Altı Çub Soğdaka doğru ordu sevk ettim. Milleti orda bozdum. Çinli Ong vali, elli bin asker geldi. Iduk Başta savaştım. O orduyu orda yok ettim. Yirmi yaşımda, Basmıl Iduk Kut soyumdan olan kavim idi, kervan göndermiyor diye ordu sevk ettim. K … m tâbi kıldım, malını çevirip getirdim. Yirmi iki yaşımda Çin’e doğru ordu sevk ettim. Çaça general, seksen bin asker ile savaştım. Askerini orda öldürdüm. Yirmi altı yaşımda Çik kavmi Kırgız ile birlikte düşman oldu. Kemi geçerek Çike doğru ordu sevk ettim. Örpende savaştım. Askerini mızrakladım. Azca milletini aldım … tâbi kıldım. Yirmi yedi yaşımda Kırgız’a doğru ordu sevk ettim. Mızrak batımı karı söküp, Kögmen ormanını aşarak yürüyüp Kırgız kavmini uykuda bastım. Kağanı ile Songa ormanında savaştım. Kağanını öldürdüm, ilini orda aldım. O yılda Türgiş’e doğru Altın ormanını aşarak İrtiş nehrini geçip yürüdüm. Türgiş kavmini uykuda bastım. Türgiş kağanının ordusu ateş şeklinde, fırtına şeklinde geldi. Bolçu’da savaştık. Kağanını, yabgusunu, şadını orda öldürdüm. İlini orda aldım. Otuz yaşımda Beş Balıka doğru ordu sevk ettim. Altı kere savaştım … askerini hep öldürdüm. Onun içindeki ne kadar insan … yok olacaktı … çağırmak için geldi. Beş Balık onun için kurtuldu. Otuzbir yaşımda Karluk milleti sıkıntısız, hür ve özgür iken, düşman oldu. Tamag Iduk Başta savaştım. Karluk milletini öldürdüm, orda aldım … Basmıl kara … Karluk milleti toplanıp geldi … m, öldürdüm. Dokuz Oğuz benim milletim idi. Gök, yer bulandığı için, ödüne kıskançlık değdiği için düşman oldu. Bir yılda dört kere savaştım: En ilkin Togu Balık!ta savaştım. Togla nehrini yüzdürerek geçip ordusu … İkinci olarak Andırgu’da savaştım. Askerini mızrakladım … Üçüncü olarak Çuş başlangıcında savaştım. Türk milleti ayak titretti, perişan olacaktı. İlerleyip yayarak gelen ordusunu püskürttüm. Oldukça ölecek orda dirildi. Orda Tongra yiğiti bir boyu Tonga Tigin mateminde çevirip vurdum. Dördüncü olarak Ezginti Kadız’da savaştım. Askerini orda mızrakladım, yıprattım …yıprat … Otuziki yaşımda Amgı kalesinde kışladıkta kıtlık oldu. İlk baharında Oğuz’a doğru ordu sevk ettim. İlk ordu dışarı çıkmıştı, ikinci ordu merkezde idi. Üç Oğuz ordusu basıp geldi. Yaya, fena oldu diyip yenmek için geldi. Bir kısım ordusu evi barkı yağma etmek için gitti, bir kısım ordusu savaşmak için geldi. Biz azca idik, fena durumda idik. Oğuz … düşman … Tanrı kuvvet verdiği için orda mızrakladım, dağıttım. Tanrı bahşettiği için, ben kazandığım için Türk milleti kazanmıştır. Ben ufak kardeşimle birlikte bu şekilde başa geçip kazanmasam Türk milleti ölecekti, yok olacaktı. Türk beyleri, milleti, bu şekilde düşünün, bu şekilde bilin! Oğuz kavmi … göndermeden, diye ordu sevk ettim. Evini barkını bozdum. Oğuz kavmi Dokuz Tatar ile toplanıp geldi. Aguda iki büyük harp yaptım. Ordusunu bozdum. İlini orda aldım. Öyleki kazanıp … Tanrı buyurduğu için otuzüç yaşımda … idi. Seçkin, muhterem, güç beslemiş olan, kahraman kağanına ihanet etti. Üstte Tanrı, mukaddes yer, su, amcam kağanın devleti kabul etmedi olacak. Dokuz Oğuz kavmi yerini, suyunu terk edip Çin’e doğru gitti. Çin … bu yere geldi. Besleyeyim diye düşünüp … millet …. suçla … güneyde Çin’de adı sanı yok oldu. Bu yerde bana kul oldu. Ben kendim kağan oturduğum için Türk milletini … kılmadım. İli, töreyi oldukca iyi kazandım … toplanıp … orda savaştım. Askerini mızrakladım. Teslim olan teslim oldu, millet oldu; Ölen öldü. Selengadan aşağıya yürüyerek Kargan vâdisinde evini, barkını orda bozdum … ormana çıktı. Uygur valisi yüz kadar askerle doğuya kaçıp gitti …… Türk milleti aç idi. O at sürüsünü alıp besledim. Otuz dört yaşımda Oğuz kaçıp Çin’e girdi. Eseflenip ordu sevk ettim. Hiddetle .., oğlunu, karısını orda aldım. İki valili millet ….. Tatabı milleti Çin kağanına itaat etti. Elçisi, iyi sözü, niyazı gelmiyor diye yazın ordu sevk ettim. Milleti orda bozdum. At sürüsünü … askeri toplanıp geldi. Kadırkan ormanına kon … yerine doğru, suyuna doşru kondu. Güneyde Karluk milletine doşru ordu sevk et diyip Tudun Yamtarı gönderdim, gitti … Karluk valisi yok olmuş, ufak kardeşi bir kaleye … kervanı koşmadı. Onu korkutayım diyip ordu sevk ettim. Koruyucu iki üç şahıs ile birlikte kaçıp gitti. Halk hacmi kağanım geldi diyip övdü … ad verdim. Ufak adlı …

Güneydoğu Yüzü:
…. Gök Öngü çiğneyerek ordu yürüyüp, gece ve gündüz yedi zamanda susuzu geçtim. Çorağa ulaşıp yağmacı askeri … Keçine kadar …

Cenup Yüzü:
… Çin süvarisini, on yedi bin askeri ilk gün öldürdüm. Piyadesini ikinci gün hep öldürdüm. Bi … aşıp vard … kere ordu sevk ettim. Otuzsekiz yaşımda kışın Kıtay’a doğru ordu sevk ettim … Otuz dokuz yaşımda ilk baharda Tatabı’ya doğru ordu sevk ettim…. ben … öldürdüm. Oğlunu, karısını, at sürüsünü, servetini … millet… karısını yok kıldım……. savaştım. … verdim. Kahraman erini öldürüp balbal kılı verdim. Elli yaşımda Tatabı milleti Kıtaydan ayrıldı. … lker dağına … Ku general kumandasında kırk bin asker geldi. Töngkes dağında saldırı edip vurdum. Otuz bin askeri öldürdüm. On bin … ise … öktüm. Tatabı …. öldürdü. Büyük oğlum hastalanıp yok olunca Ku’yu, generali balbal olarak diki verdim. Ben on dokuz yıl şad olarak oturdum, on dokuz yıl kağan olarak oturdum, il tuttum. Otuz bir … Türk’üm için, milletim için iyisini öylece kazanı verdim. Bu kadar kazanıp babam kağan köpek yılı, onuncu ay, yirmi altıda uçup gitti. Domuz yılı, beşinci ay, yirmi yedide yas töreni yaptırdım. Bukağ vali … babası Lisün Tay generalin başkanlığında beş yüz yiğit geldi. Kokuluk …. altın, gümüş fazla fazla getirdi. Yas töreni kokusunu getirip diki verdi. Sandal ağacı getirip öz … Bunca millet saçını, kulağını … kesti. İyi binek atını, kara samurunu, mavi sincabını sayısız getirip hep bıraktı. Tanrı şeklinde Tanrı yaratmış Türk Bilge Kağanı, sözüm: Babam Türk Bilge Kağan’ı oturduğunda şimdiki Türk beyleri, sonrasında Tarduş beyleri; Kül Çor başta olarak, arkasından şadpıt beyleri; önde Tölis beyleri; Apa Tarkan başta olarak, arkasından şadpıt beyleri; bu … Taman Tarkan, Tonyukuk Boyla Baga Tarkan ve emir … iç emir; Sebig Kül İrkin başta olarak, arkasından emir; bunca şimdiki beyler, babam kağana fevkalâde fevkalâde oldukca sığınma etti … Türk beylerini, milletini fevkalâde oldukca yüceltti, övdü … babam kağan … ağır taşı, kalınca ağacı Türk beyleri, milleti … Kendime bunca …

Şimal Yüzü:
Tanrı şeklinde gökte olmuş Türk Bilge Kağanı, bu zamanda oturdum. Sözümü tamamiyle işit. Bilhassa ufak kardeş yeğenim, oğlum, tüm soyum, milletim, güneydeki Şadpıt beyleri, kuzeydeki Tarkat, Emir beyleri, Otuz Tatar, … Dokuz Oğuz beyleri, milleti! Bu sözümü iyice işit, adamakıllı dinle: Doğuda gün doğusuna, güneyde gün ortasına, batıda gün batısına, kuzeyde gece ortasına kadar, onun içindeki millet hep bana tâbidir. Bunca milleti hep düzene soktum. O şimdi fena değildir. Türk kağanı Ötüken ormanında otursa ilde sorun yoktur. Doğuda Şantung ovasına kadar ordu sevk ettim, denize ulaşmama azca kaldı. Güneyde Dokuz Ersin’e kadar ordu sevk ettim, Tibet’e ulaşmama azca kaldı. Batıda İnci nehrini geçerek Demir Kapıya kadar ordu sevk ettim. Kuzeyde Yir Bayırku yerine kadar ordu sevk ettim. Bunca yere kadar yürüttüm. Ötüken ormanından iyisi asla yokmuş. İl tutacak yer Ötüken ormanı imiş. Bu yerde oturup Çin milleti ile anlaştım. Altını, gümüşü, ipeği, ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonrasında, fena şeyleri o vakit düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi yürekli insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine, akrabasına kadar barındırmaz imiş. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp oldukca oldukca, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin! Güneyde Çogay ormanına, Tögültün ovasına konayım dersen, Türk milleti, öleceksin! Orda fena şahıs şöyleki öğretiyormuş: Uzak ise fena mal verir, yakın ise iyi mal verir diyip o şekilde öğretiyormuş. Informasyon bilmez şahıs o sözü alıp, yakına varıp, oldukca insan öldün! O yere doğru gidersen Türk milleti, öleceksin! Ötüken yerinde oturup kervan, kafile gönderirsen hiçbir sıkıntın yoktur. Ötüken ormanında oturursan ebediyen il tutarak oturacaksın. Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Acıksan tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Öyleki olduğun için beslemiş olan kağanının sözünü almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri kalanınla, her yere zayıflayarak ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu için, kendim devletli olduğum için kağan oturdum. Kağan oturup aç, yoksul milleti hep toplattım. Yoksul milleti varlıklı kıldım. Azca milleti oldukca kıldım. Yoksa bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini gene burda vurdum. Her ne sözüm var ise ebedî taşa vurdum. Ona bakarak bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri, bu zamanda itaat eden beyler olarak mı yanılacaksınız? Babam kağan, amcam kağan oturduğunda dört taraftaki milleti {nasıl} düzene sokmuş … Tanrı buyurduğu için kendim oturduğumda dört taraftaki milleti düzene soktum ve tertipledim … kıldım. … Türgiş kağanına kızımı … fevkalâde büyük törenle alı verdim. Türgiş kağanının kızını fevkalâde büyük törenle oğluma alıverdim … fevkalâde büyük törenle alı verdim … yaptırdım … başlıya baş eğdirdim, dizliye diz çöktürdüm. Üstte Tanrı, altta yer bahşettiği için gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen milletimi doğuda gün doğusuna, güneyde … batıda … Sarı altınını, beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini, ipekli kumaşını, binek atını, aygırını, kara samurunu, mavi sincabını Türk’üme, milletime kazanı verdim, tanzim edi verdim … kedersiz kıldım. Üstte Tanrı kudretli … Türk beylerini, milletini … besleyin, zahmet çektirmeyin, incitmeyin! … benim Türk beylerim, Türk milletim,… kazanıp … bu … bu kağanından, bu beylerinden … suyundan ayrılmazsan, Türk milleti, kendin iyilik göreceksin, evine gireceksin, dertsiz olacaksın. … Ondan sonrasında Çin kağanından resimciyi hep getirttim. Benim sözümü kırmadı, maiyetindeki resimciyi gönderdi. Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine dışına bambaşka fotoğraf vurdurdum. Taş yontturdum. Gönüldeki sözümü vurdurdum … On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin! Ebedî taş yontturdum … yontturdum, yazdırdım. … O taş türbesini …

Batı Yüzü:
… üstte … Bilge Kağan uçtu. Yaz olsa, üstte gök davulu gürler şeklinde, öylece ve dağda yabani geyik gürlese, öylece mateme gark oluyorum. Babam kağanın taşını kendim kağan ……

Güneybatı Yüzü:
Bilge Kağan kitâbesini Yollug Tigin, yazdım. Bunca türbeyi, resimi, sanatı … kağanın yeğeni Yollug Tigin ben bir ay dört gün oturup yazdım, resimledim.

3 – Tonyukuk Yazıtı

BİRİNCİ TAŞ (Batı Cephesi)
Ben Bilge Tonyukuk’um. Çin ülkesinde doğdum. Türk milleti Çin’de esir idi. Türk milleti hanını bulmayınca Çin’den ayrıldı, han sahibi oldu. Hanını bırakıp gene Çin’e esir düştü. Tanrı şöyleki demiş: Han verdim, hanını bırakıp esir düştün. Esir düştüğün için Tanrı öldürdü. Türk milleti öldü, bitti, yok oldu. Türk Sır milletinin yerinde boy kalmadı.

Ormanda, dışarıda kalmış olanlar toplanıp yedi yüz er oldular. İki bölüğü atlı idi, bir bölüğü yaya idi. Yedi yüz kişiyi yönetim edenlerin büyüğü şad idi; danışman ol dedi, danışmanı ben oldum, Bilge Tonyukuk. (Şadı) kağan mı yapayım diye düşündüm. Arık boğa ile semiz boğa arkada oldukça; semiz boğa mı, arık boğa mı bilinmezmiş diye düşündüm. Bunun üstüne, Tanrı akıl verdiği için onu ben kağan yaptım.

İlteriş Kağan olunca, Bilge Tonyukuk Boyla Baga Tarkan ile İlteriş, güneyde Çinli’yi, doğuda Kıtay’ı, kuzeyde Oğuz’u pek oldukca öldürdüler. Danışmanı, yardımcısı ben idim.

Çogay’ın kuzeyi ile Kara Kum’da oturuyorduk.

BİRİNCİ TAŞ (Cenup Cephesi)
Geyik yiyerek, tavşan yiyerek oturuyorduk. Milletin karnı tok idi. Düşmanımız çevremizde ocak şeklinde idi, biz ateş idik.

Bu şekilde otururken Oğuz’dan casus geldi. Casusun sözü şöyleki idi: Dokuz Oğuz boyu üstüne kağan oturmuş; Çin’e Kunı Sengün’ü göndermiş; Kıtay’a Tongra Esim’i göndermiş. Şu haberi göndermiş: Azıcık Türk (Köktürk) boyu var; fakat kağanı yiğit, danışmanı bilgili. Bu iki şahıs var oldukça seni, Çinliyi öldürecek, diyorum; doğuda Kıtay’ı öldürecek, diyorum; beni, Oğuz’u ne olursa olsun öldürecek diyorum. Çinli, sen cenup yönünden saldır; Kıtay, sen doğu yönünden saldır; ben de şimal yönünden saldırayım; Türk Sır boyunun yerinde asla kimse kalmasın; mümkünse hepsini yok edelim, diyorum.

Bu haberi işitince gece uyuyasım gelmedi, gündüz oturasım gelmedi. Bunun üstüne kağanıma arza çıktım. Şunu arz ettim: Çinli, Oğuz, Kıtay… bu üçü birleşirse biz kalırız. Dıştan sarılmış gibiyiz. Yufka iken delmek kolay imiş, ince iken koparmak kolay. Yufka kalınca olsa delmek zor imiş, ince yoğun olsa koparmak zor. Doğuda Kıtay’dan, güneyde Çin’den, batıda batılılardan, kuzeyde Oğuz’dan gelecek iki üç bin askerimiz var mı acaba? Bu şekilde arz ettim.

Kağanım, ben Bilge Tonyukuk’un arzını işitti, gönlünce yönetim et dedi. Kök Öng’ü çiğneyerek Ötüke ormanına doğru orduyu sevkettim. İnek ve yük otomobilleriyle Togla’da Oğuz geldi. Üç bin askeri varmış. Biz iki bin idik. Savaştık. Tanrı yarlığadı, yendik. Irmağa döküldüler. Pek bir çok da dağıttığımız yerde öldü.

Ondan sonrasında Oğuz tamamıyla geldi. Türk milletini Ötüken yerine, beni, Bilge Tonyukuk’u Ötüken yerine yerleşmiş diye işiten güneydeki millet; batıdaki, kuzeydeki, doğudaki millet geldi.

BİRİNCİ TAŞ (Doğu Cephesi)
İki bin idik. İki ordumuz oldu. Türk milleti yaratılalı, Türk kağanı tahta oturalı Şantung şehrine, denize ulaşmış olan yok imiş. Kağanıma arz edip ordu gönderdim. Şantung şehrine, denize ulaştırdım. Yirmi üç kent zaptettiler. Uykularını burada bırakıp seferde yatıp kalktılar.

Çin kağanı düşmanımız idi. On Ok kağanı düşmanımız idi. Kırgızların kuvvetli kağanı da düşmanımız oldu. Bu üç kağan anlaşıp Altun ormanında birleşelim demişler. Şu şekilde anlaşmışlar: Doğuda Türk kağanına doğru sefere çıkalım demişler. Eğer biz üstüne yürümezsek, eninde sonunda o bizi, kağanı yiğit, danışmanı bilgili olduğundan, eninde sonunda o bizi ne olursa olsun öldürecektir. Üçümüz birleşip üstüne yürüyelim, hepsini yok edelim demişler. Türgiş kağanı şöyleki demiş: Benim milletim oradadır demiş, Türk (Kök-türk) boyu gene kargaşalık içindedir, Oğuz’u gene dardadır demiş.

Bu sözleri işitince gece gene uyuyasım gelmiyordu, gündüz gene oturasım gelmiyordu. 0 vakit düşündüm. İlkin Kırgız üstüne yürüsek daha iyi olur dedim. Kögmen yolu tek imiş; kapanık diye işitip bu yoldan yürümek olmaz dedim. Kılavuz istedim. Çöllü Azca eri buldum. Azca ülke (sinde), Anı bel (inde bir yol var) mış; bir at yolu imiş, onunla gitmiş. Onunla konuşup bir atlının gitmiş bulunduğunu öğrenince bu yolla gitmek mümkün dedim. Düşündüm ve kağanıma;…

BİRİNCİ TAŞ (Şimal Cephesi)
…arz ettim.

Ordu yürüttüm. At in dedim. Ak Termil’i geçince at bindirdim. At üstüne bindirip karı söktürdüm. Sonrasında atları yedeğe aldırıp yaya olarak ve ağaçlara tutuna tutuna yukarı çıkarttım. Öndeki eri çapraz yürüterek ağaç olan tepeyi aştık. Yuvarlanarak indik. On gecede yandaki engeli dolaşarak gittik. Kılavuz yeri şaşırıp boğazlandı. Bunalıp “kağan, yetiş” demiş. Anı suyuna vardık. O sudan aşağı gittik. Yiyecek için attan iniyor, atı ağaca bağlıyorduk. Gece gündüz dört nala gittik. Kırgızları uykuda bastık. Uykularını mızrakla açtık. Hanı, ordusunu topladı; savaştık ve yendik. Hanlarını öldürdük. Kırgız boyu kağana teslim oldu, baş eğdi. Geri döndük, Kögmen ormanını dolaşarak geldik.

Kırgız’dan gelir gelmez Türgiş kağanından casus geldi. Haberi şöyleki idi: Doğudan kağana sefer edelim. Biz yürümezsek onlar bizi, kağanı yiğit, danışmanı bilgili olduğundan eninde sonunda onlar bizi ne olursa olsun öldürecek, demiş. Casus, türgiş kağanı çıkmış dedi, On Ok boyu eksiksiz çıkmış dedi: Çin ordusu da varmış.

Bu haberi işittiğimiz sırada katun (kraliçe) vefat etmişti. Kağanım, ben eve ineyim, onun yoğ törenini yapayım dedi. Orduya “gidin Altun ormanında oturun” dedi. “Ordunun başlangıcında İni İl Kağan, Tarduş şadı gitsin” dedi. Bilge Tonyukuk’a, bana şunları söylemiş oldu : “Bu orduyu ilet” dedi, “ben sana ne söyleyeyim. Sonucu istediğin şeklinde ver” dedi; “gelirse göreceği var, gelmezse haberciyi ve haberi alarak otur” dedi.

Altun ormanında oturduk. Üç casus geldi. Haberleri bir: Kağan orduyu çıkardı. On Ok eksiksiz çıktı. Yarış ovasında toplanalım demişler. Bu haberi işitince haberi kağana yolladım. Handan haber geldi: “Oturun, öncüyü ve nöbetçiyi iyice düzenleyin, baskın yapmayın” demiş. Bögü Kağan bana bu şekilde haber yollamış. Apa Tarkan’a ise gizli saklı haber göndermiş. Bilge Tonyukuk kötüdür, kindardır; yanılır; orduyu yürütelim diyecek; kabul etmeyin.

Bu haberi işitince ordu yürüttüm. Altun ormanını yol olmaksızın aştık. İrtiş ırmağını geçit olmaksızın geçtik. Gece de yol aldık ve Bolçu’ya şafak sökerken ulaştık.”

İKİNCİ TAŞ (Batı Cephesi)
“Haberciyi getirdiler. Sözü şöyleki idi: Yarış ovasında yüz bin asker toplandı dedi. Bu sözü işitince beğler, hepbirlikte geri dönelim, zayıfın utancı daha iyidir dediler. Ben şöyleki dedim; ben, Bilge Tonyukuk: Altun Ormanını aşarak geldik, İrtiş ırmağını geçerek geldik. Gelenler yiğit dediler duymadılar; tanrı, Umay, mukaddes yer su üstüne çöküverdi. Niçin kaçıyoruz? Oldukça diye niçin korkuyoruz? Azız diye niçin kendimizi küçümsüyoruz? Atak edelim dedim. Atak ettik ve yağmaladık.

İkinci gün ateş şeklinde kızıp geldiler. Savaştık. Bizlerden iki ucu, yarısı fazla idi. Tanrı yarlığadığı için oldukca diye korkmadık ve savaştık. Tarduş şadına kadar kovalayıp dağıttık. Kağanını tuttuk; yabgusunu, şadını orada öldürdük. Elli kadar er yakaladık. Hem o gece halkına haber yolladık. O haberi işitip On Ok beğleri, halkı hep geldi, baş eğdi. Halkın birazı kaçmıştı. Gelen beğleri ve halkı düzenleyip biriktirerek, On Ok ordusunu yürüttüm. Ikimiz de yürüdük. Anı’yı geçtik. İnci ırmağını geçerek Tinsi oğlu denen sonsuz Ek dağını aşırdım.”

İKİNCİ TAŞ (Cenup Cephesi)
Demir Kapı’ya kadar gittik. Oradan geri döndük. İni İl Kağan’a… Tacikler, Toharlar… ondan berideki Suk başlı Soğdak kavmi hep gelip baş eğdi.

Türk milletinin Demir Kapı’ya , Tinsi Oğlu denen dağa ulaşmış olduğu asla vâki değildi. O yere, ben Bilge Tonyukuk ulaştırdığım için sarı altın, beyaz gümüş, kızıl yak öküzü, eğri deve, mal sıkıntısızca getirdik.

İlteriş kağan, bilgisinden dolayı, yiğitliğinden dolayı Çin ile on yedi kere savaştı. Kıtaylarla yedi kere savaştı. Oğuzlarla beş kere savaştı. Bu savaşlarda da danışmanı hep ben idim. Kumandanı da gene ben idim. İlteriş Kağan’a, Türk’ün hakim kağanına, Türk’ün bilgili kağanına.”

İKİNCİ TAŞ (Doğu Cephesi)
Kapgan Kağan… Gece uyumadı, gündüz oturmadı. Kızıl kanımı dökerek, kara terimi akıtarak işimi gücümü hep ona verdim. Öncüleri gene uzaklara gönderdim; hisarları, gözcüleri çoğalttım; basılan düşmanı getirdim; kağanım ile seferlere çıktık. Tanrı korusun, bu Türk milletinin içinde silahlı düşman dolaştırmadım, damgalı at koşturtmadım. İlteriş Kağan kazanmasaydı, onun peşinden ben kazanmasaydım il gene, millet gene yok olacaktı. O kazanılmış olduğu için, peşinden ben kazandığım için il gene il oldu, millet gene millet oldu.

Ben artık yaşlandım, kocadım. Her hangi bir yerdeki kağan sahibi bir millete benim gibisi olsa ne sıkıntıları olabilir?
Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk.”


  1. orhun yazıtları
  2. orhun yazıtları nerede
  3. orhun yazıtları oku
  4. orhun yazıtları kime ilişik
  5. orhun yazıtları özellikleri
  6. orhun yazıtları hangi dönem
  7. orhun yazıtlarında kullanılan alfabe
  8. orhun yazıtları tercüme
  9. orhun yazıtları tam metin
  10. orhun yazıtları kimler adına dikilmiştir

  1. Göktürk Yazıtları
  2. Orhun Yazıtlarının Önemi
  3. Göktürk Yazıtlarının Dil Özellikleri
  4. Orhun Abideleri İle Söylev Arasındaki Benzerlikler Ve Farklar
  5. Göktürk Yazıtlarının Önemi
  6. Göktürk Yazıtlarının Yazıcısı Kimdir
  7. Orhun Yazıtlarında Kullanılan Dil
  8. Göktürk Destanları
  9. Göktürk Yazıtları Yazınsal Metin mi Zamanı Metin mi
  10. Göktürk
  11. Göktürkçe
  12. ORHUN YAZITLARINDA YER ALAN KELİMELERE 10 ÖRNEK
  13. Yazıtbilim
  14. Üstünde Yazıt Yada Kabartmalar Bulunan Dikilitaş

Yorum yapın