Paleontoloji Bilimi Nedir?

Paleontoloji, fosillerden yararlanılarak Dünya’daki yaşam tarihinin incelenmesidir. Fosiller, kaya malzemesinin yada kayada korunmuş organizmaların izlenimlerinin yerini alan bitkilerin, hayvanların, mantarların, bakterilerin ve tek hücreli canlıların kalıntılarıdır. Paleontologlar, soyu tükenmiş ve yaşayan organizmaların değişik taraflarını idrak etmek için fosil kalıntılarını kullanırlar.

Tek tek fosiller, bir organizmanın yaşamı ve çevresi hakkında bilgiler içerebilir. Bir ağacın halkaları şeklinde, mesela bir istiridye kabuğunun yüzeyindeki her halka, ömrünün bir yılını ifade eder. İstiridye fosillerini incelemek, paleontologların istiridyenin ne kadar süredir ve hangi koşullarda yaşadığını keşfetmesine destek olabilir.

Fosil
Fosil

İklim istiridye için elverişli olsaydı, istiridye muhtemelen daha süratli büyür ve halkaları daha kalınca olurdu. İstiridye hayatta kalmak için savaşım ederse, halkalar daha ince olacaktı. Daha ince halkalar, istiridye şeklinde organizmalar için uygun olmayan bir ortamı gösterir. – Mesela istiridye için sıcağı yada oldukca soğuğu ya da büyümeleri için lüzumlu gıdalardan yoksun olup olmadıkları şeklinde.-

Bazı fosiller, bir organizmanın iyi mi yaşadığını gösterir

Mesela kehribar sertleştirilmiş, fosilleşmiş ağaç reçinesidir. Ara sıra yapışkan reçine bir ağaç gövdesinden aşağı damlayarak hava kabarcıklarının yanı sıra ufak böcekleri ve kurbağa ve kertenkeleler kadar büyük bazı organizmaları hapseder. Paleontologlar, bu eksiksiz örnekleri gözlemlemek için “fosil reçine” adında olan kehribar üstünde çalışırlar.

Kehribar, dokuyu yusufçuk kanatları kadar kırılgan koruyabilir. Bazı karıncalar yaprak yerken kehribar içinde hapsolmuş, bilim adamlarının tam olarak ne yediklerini ve iyi mi yediklerini bilmelerine olanak sağlamış oldu. Kehribar içinde hapsolmuş hava kabarcıkları bile paleontologlar için değerlidir. Bilim adamları, havanın kimyasını çözümleme ederek, yakınlarda volkanik bir patlama yada başka atmosferik değişimler olup olmadığını anlayabilirler.

Organizmaların davranışları da fosil kanıtlarından çıkarılabilir. Mesela paleontologlar, ördek gagalı dinozorlar olan hadrosaurların büyük sürülerle yaşadıklarını öne sürüyorlar. Bu hipotezi, ortalama 10.000 iskeletin bulunmuş olduğu tek bir alanı ve toplumsal davranış kanıtlarını gözlemledikten sonrasında yaptılar.

Fosiller ek olarak organizmaların evrimsel geçmişine dair kanıt sağlayabilir. Mesela, paleontologlar balinaların karada yaşayan hayvanlardan evrimleştiğini düşünüyorlar. Balinalarla yakından ilişkili soyu tükenmiş hayvan fosilleri, küreğe benzeyen ön bacaklara sahipti. Hatta ufak arka bacakları bile vardı. Bu fosil hayvanların ön bacakları bir halde bacaklara benzer. Başka yönlerden de çağdaş balinaların yüzgeçlerine kuvvetli benzerlikler gösteriyorlardı.

Paleontolojinin Alt Disiplinleri

Paleontoloji alanının birçok alt disiplini vardır. Bir alt disiplin, daha geniş bir mevzu yada disiplin içinde uzmanlaşmış bir emek verme alanıdır. Paleontoloji durumunda, alt disiplinler belirli bir fosil türüne yada dünyanın iklimi şeklinde belirli bir yönüne odaklanabilir.

Paleontolog
Paleontolog

Omurgalı Paleontoloji

Omurgalı hayvan fosillerinin incelenmesidir. Paleontologlar, bu canlıların iyi mi yaşadıklarını ve evrim tarihlerini göstermek için dinozorların, kaplumbağaların, kedilerin ve öteki birçok hayvanın iskeletlerini keşfettiler ve tekrardan inşa ettiler. Fosil kanıtlarını kullanarak, bir grup uçan sürüngen olan pterozorların, yalnız süzülmek yerine kanatlarını çırparak uçabileceklerini ortaya çıkardılar.

Tekrardan yapılandırılmış pterozor iskeletleri, çağdaş kuşlar şeklinde içi boş ve hafifçe kemiklere haizdir. Quetzalcoatlus, tarihin en büyük uçan yaratıklarından biri olarak kabul edilir. Kanat açıklığı 11 metredir. Paleontologların Quetzalcoatlus’ın uçup uçmadığı ve iyi mi uçtuğu mevzusunda birbiriyle yarışan teorileri var. Bazı paleontologlar uçmak için oldukca ağır bulunduğunu iddia ediyor.

Ötekiler ise ağırlığını yavaşça uçacak kadar iyi dağıtabileceğini iddia ediyor. Gene de öteki bilim adamları, Quetzalcoatlus’ın kısa mesafelerde hızla uçacak kadar kaslı bulunduğunu söylüyor. Bu teoriler, omurgalı paleontologların fosil kanıtlarını iyi mi değişik şekilde yorumlayabileceklerini göstermekte.

Omurgasız Paleontoloji

Omurgasız paleontologları, omurgasız hayvan fosillerini incelerler. Yumuşakçalar, mercanlar, yengeç ve karides şeklinde eklembacaklılar, kum dolarları şeklinde ekinodermler ve denizyıldızları, süngerler ve solucanlar. Omurgalıların aksine, omurgasızların kemikleri yoktur. Fosilleşmiş kabuklar ve dış iskeletler, yumuşak vücut kısımlarının izlenimleri ve yer ya da okyanus tabanı süresince hareketlerinden izler şeklinde varlıklarının kanıtlarını geride bırakırlar.

Omurgasız fosilleri, tarih öncesi su ortamlarının incelenmesi ve tekrardan inşası için bilhassa önemlidir. Mesela, ABD Birleşik Devletleri’ndeki Nevada çöllerinde bulunan 200 milyon senelik omurgasız deniz fosillerinden oluşan büyük topluluklar, bizlere bu süre zarfında eyaletin belirli bölgelerinin su ile kaplı bulunduğunu söylüyor.

Paleobotanik

paleobotanik
Paleobotanik jeolojik nebat kalıntılarının geri kazanılması ve tanımlanması ile ilgilenen bir botanik dalıdır.

Paleobotanistler, eski bitkilerin fosillerini inceler. Bu fosiller, kaya yüzeylerinde bırakılan bitkilerin izlenimleri olabilir yada bitkilerin kendilerinin, yaprak ve tohum şeklinde kaya malzemesi tarafınca korunmuş parçaları olabilir. Bu fosiller, antik çevrelerin ve iklimlerin, paleoekoloji (antik çevrelerin incelenmesi) ve paleoklimatoloji (eski iklimlerin incelenmesi) olarak malum alt disiplinlerin tekrardan inşasının mühim bir parçası olmanın yanı sıra, bitkilerin evrimini ve çeşitliliğini anlamamıza destek sunar.

Arjantin’in Patagonya bölgesindeki ufak bir alanda, paleobotanistler, ortalama 52 milyon yıl öncesine dayanan 100’den fazla nebat türünün fosillerini keşfettiler. Bu keşiften ilkin birçok bilim insanı, Cenup ABD’nın biyolojik çeşitliliğinin buzulların kıtayı iki milyon yıl ilkin izole edilmiş ekosistem “adalarına” ayırmasının bir sonucu bulunduğunu söylemişlerdi. Patagonya yaprak fosilleri ise bu teoriyi çürütebilir. Bu sebeple şimdi Paleobotanistler artık kıtanın nebat türlerinin çeşitliliğinin son Buzul Çağı’nın bitiminden 50 milyon yıl ilkin mevcut olduğuna dair kanıtlara sahipler.

Mikro paleontoloji

protist
Protistler bilimsel sınıflandırma açısından âlem olarak değerlendirilse de tek asil (monophyletic) değil, kısmi asil (paraphyletic) bir gruptur.

Protistler, algler, küçük kabuklular ve polenler şeklinde mikroskobik organizmaların fosillerinin incelenmesidir. Mikro paleontologlar, çoğu zaman dört milimetreden daha ufak olan mikro fosilleri incelemek için kuvvetli elektron mikroskopları kullanırlar. Mikro fosil türleri, kısa ömürlü olma eğilimindedir ve bulundukları yerde bolca oranda bulunur, bu da onları aynı yaşlarındaki kaya katmanlarını tanımlamaya destek sunar, bu da biyostratigrafi olarak malum bir süreçtir.

Bazı mikro fosillerin kimyasal yapısı, organizma canlıyken çevre hakkında informasyon edinmek için kullanılabilir ve bu da onları paleoklimatoloji için mühim kılar. Mikro paleontologlar, Dünya’nın ikliminin iyi mi değiştiğini idrak etmek için derin deniz mikroorganizmalarının kabuklarını incelerler. Organizmalar öldükten sonrasında kabuklar okyanus tabanında birikir. Organizmalar, kabuklarının elementlerini etraflarındaki okyanus suyundan aldıkları için, kabukların bileşimi okyanusun mevcut bileşimini yansıtır.

Hemen sonra kabukları bir dönemden diğerine yada bir coğrafi bölgeden diğerine karşılaştırılabilirler. Okyanusun kimyasal bileşimindeki farklılıklar, iklim farklılıklarının iyi göstergeleri olabilir.
Mikro paleontologlar çoğu zaman dünyadaki en eski fosilleri inceler. En eski fosiller, kimi zaman mavi-yeşil algler yada su birikintisi pisliği olarak adlandırılan siyanobakterilere aittir. Siyanobakteriler, milyarlarca yıl ilkin Dünya hala soğurken sığ okyanuslarda büyüdü. Siyanobakterilerin oluşturduğu fosillere stromatolit denir. Dünyadaki en eski fosiller, Batı Avustralya’da keşfedilen 3,5 milyar senelik stromatolitlerdir.

Paleontolojinin Zamanı

Ayak İzi
Ayak İzi

İnsanlık zamanı süresince fosiller değişik şekillerde kullanılmış, çalışılmış ve anlaşılmıştır. İlk uygarlıklar fosilleri dekoratif yada dini amaçlarla kullandılar, sadece nereden geldiklerini daima anlamadılar. Bazı Antik Yunan ve Roma bilim adamları fosillerin yaşam formlarının kalıntıları bulunduğunu kabul etseler de, birçok ilk bilim adamı, fosillerin ejderha şeklinde mitolojik yaratıkların kanıtı olduğuna inanıyordu. Orta Çağ’dan 1700’lerin başına kadar, fosiller yaygın olarak şeytanın yada daha yüksek bir gücün eserleri olarak kabul edildi.

Birçok insan kalıntıların hususi iyileştirici yada yıkıcı güçleri olduğuna inanıyordu. Pek oldukca bilim adamı, fosillerin Nuh Tufanı ve İbrani mukaddes kitabında belgelenen öteki felaketlerin kalıntıları olduğuna inanıyordu. Bazı eski bilim adamları, fosillerin ne işe yaradığını anladılar ve fosil kanıtlarına dayanarak karmaşık hipotezler oluşturabildiler.

Yunan biyolog Xenophanes karada, deniz kabuklarını keşfetti ve arazinin bir zamanlar deniz tabanı olduğu sonucuna vardı. Dikkate kıymet bir halde, Çinli bilim adamı Shen Kuo, bir iklim değişikliği teorisi oluşturmak için fosilleşmiş bambuyu kullanabildi.

Paleontolojinin resmi bilimi – fosil toplama ve tanımlama

Aydınlanma Çağı olarak malum bir dönem olan 1700’lerde başlamıştı. Bilim adamları kaya oluşumlarını tanımlamaya, haritalamaya ve fosilleri sınıflandırmaya başladı. Jeologlar, kaya katmanlarının tek tek olayların yada felaketlerin sonucu olmaktan oldukca uzun soluklu tortu birikiminin ürünü bulunduğunu keşfettiler.

fosil
Fosil, yer kabuğunun en üst bölümünü oluşturan tortul kayaçların çoğunda, kimi zaman iyi korunmuş, kimi zaman de aşınma ve sedimantasyon esnasında tahrip olmuş, ölü organizma kalıntılarıdır.

1800’lerin başlarında, paleontolojinin öncüleri olarak kabul edilen Georges Cuvier ve William Smith, değişik bölgelerdeki kaya katmanlarının fosillerine nazaran karşılaştırılabileceğini ve eşleştirilebileceğini ortaya çıkardılar. O yüzyılın ilerleyen dönemlerinde, Charles Lyell ve Charles Darwin’in emekleri, toplumun Dünya tarihini ve organizmalarını iyi mi anladığını kuvvetli bir halde etkiledi.

Lyell’in Yerbilim İlkeleri, bir kaya katmanındaki fosillerin benzer bulunduğunu, sadece öteki kaya katmanlarındaki fosillerin değişik bulunduğunu belirtti. Bu sekans, büyük mesafelerle ayrılmış benzer kaya katmanları arasındaki ilişkileri göstermek için kullanılabilir. Cenup ABD’da keşfedilen fosiller, yakındaki değişik kaya katmanlarından elde edilmiş fosillere nazaran Afrika’daki fosillerle daha çok ortak noktaya haiz olabilir.

Türlerin Kökeni;

Darwin’in ‘’Türlerin Kökeni’’ üstüne, yaşayan dünyada bir halde benzer dizileme gözlemledi. Darwin, yeni türlerin zaman içinde evrimleştiğini öne sürdü. Yeni fosil keşifleri, Darwin’in uzak geçmişte yaşayan canlıların bugün yaşayan canlılardan değişik olduğu, sadece kimi zaman onlarla bağlantılı oldukları teorisini destekledi. Bu kuram, paleontologların fosil kanıtlarını anlamaya yönelik ipuçları için canlı organizmaları incelemelerine izin verdi. Mesela Archæopteryx’in kuş şeklinde kanatları vardı, sadece theropod adında olan bir dinozor türüne özgü başka özellikleri de -dişler gibi- vardı.

Şimdi oldukca erken bir kuş olarak kabul edilen Archæopteryx, theropodlara çağdaş kuşlardan daha çok benzerlik göstermekte. Archæopteryx’in fizyolojik özelliklerini incelemek, paleontologların ve öteki bilim adamlarının, bir türün diğerine nazaran ne vakit evrimleştiğine dair iyi mi bir sıralama yada sıralama oluşturduğuna dair bir örnek.

Kaya katmanlarının ve fosillerin tarihlenmesi, 1800’lerin sonlarında radyoaktivitenin keşfedilmesinden sonrasında devrim yarattı. Bilim adamları, radyometrik tarihleme olarak malum bir işlemi kullanarak, kayanın oluşumundan bu yana kayadaki belirli atomların iyi mi değiştiğini inceleyerek bir kaya katmanının yaşını belirleyebilir.

Atomlar değiştikçe değişik seviyelerde radyoaktivite yayarlar. Radyoaktivitedeki değişimler standarttır ve vakit birimlerinde doğru bir halde ölçülebilir. Bilim adamları, eski bir örnekteki radyoaktif materyali ölçüp güncel bir örnekle karşılaştırarak ne kadar dönemin geçtiğini hesaplayabilirler. Radyometrik tarihleme, yaşların kaya katmanlarına atanmasına izin verir ve bu hemen sonra fosillerin yaşını belirlemek için kullanılabilir.

Paleontologlar, Avustralya’dan nesli tükenmiş bir kuş olan Genyornis’in fosilleşmiş yumurta kabuklarını incelemek için radyometrik tarihlemeyi kullandılar. Genyornis’in 40.000 ila 50.000 yıl ilkin neslinin tükendiğini keşfettiler. Bölgedeki bitkilerden ve öteki organizmalardan elde edilmiş fosil kanıtları, büyük, uçamayan kuşun neslinin tükendiği sırada bolca oranda yiyecek bulunduğunu gösteriyor.

İklim değişimleri, nispeten süratli yok oluşu açıklamak için oldukca yavaştı. Paleontologlar, insan fosillerini ve aynı döneme tarihlenen eski Avustralya mağara resimlerini inceleyerek, Avustralya’da yaşayan en eski insanoğlu olan insanların Genyornis’in yok olmasına katkıda bulunmuş olabileceğini varsaydılar.

Günümüzde Paleontoloji

Çağdaş paleontologların fosilleri keşfetmelerine, incelemelerine ve tanımlamalarına destek olan çeşitli araçları vardır. Elektron mikroskopları, paleontologların en ufak fosillerin en ufak ayrıntılarını incelemelerine olanak tanır. X-ışını makineleri ve BT tarayıcıları fosillerin içyapılarını ortaya çıkarır. Gelişmiş bilgisayar programları fosil verilerini çözümleme edebilir, iskeletleri tekrardan oluşturabilir ve soyu tükenmiş organizmaların vücutlarını ve hareketlerini görselleştirebilir.

Paleontologlar ve biyologlar, 2007’de Sibirya’da keşfedilen bir bebek mamutun korunmuş vücudunu incelemek için bir CT taraması kullandılar. Bir CT tarayıcısı, bilim adamlarının organizmanın kemiklerinin ve dokusunun 3 boyutlu temsillerini oluşturmalarına olanak tanıyor. Bu teknolojiyi kullanarak bilim adamları, bebek mamutun sıhhatli dişlerine, kemiklerine ve kas dokusuna haiz bulunduğunu görebildiler. Bununla beraber, hayvanın ciğerleri ve gövdesi balçık ve molozla doluydu. Bu, bilim adamlarına hayvanın sıhhatli bulunduğunu, sadece büyük olasılıkla çamurlu bir dere yada gölde boğulduğunu öne sürdü.

Kemiklerden genetik materyal çıkabilir

Bilim adamları, kemiklerden ve dokulardan bile genetik materyal çıkarabilirler. Paleontologlar, 1990’larda bir kazı esnasında bir Tyrannosaurus rex’in kemiklerinin kırılmasıyla dikkate kıymet bir genetik bulgu yaptılar. Kemiklerin içinde yumuşak doku bulunmuş oldu.

Yumuşak doku, bir organizmanın kas, yağ ve kan şeklinde gerçek bağ dokusudur. Yumuşak doku fosilleşme esnasında nadiren korunur. Paleontologlar çoğu zaman fosilleşmiş kalıntılara – kayalara- güvenmek zorundadır. Paleontologlar şimdi 68 milyon senelik dokudaki bu ender keşfi biyolojiyi ve muhtemelen T. rex’in DNA’sını incelemek için kullanmayı umuyorlar.

Tüm bu ilerlemelere karşın paleontologlar, alandaki rahat araçları ve temel teknikleri kullanarak hala mühim keşifler yapmaktadırlar. National Geographic Topluluğu, dünya genelinde paleontoloji alanındaki saha çalışmalarını desteklemektedir. Yükselen Kâşif Zeresenay “Zeray” Alemseged, Şimal Etiyopya’da emekler yürütüyor.

Orada, Alemseged ve meslektaşları, insan evriminin anlaşılmasına katkıda bulunan fosilleri ortaya çıkarıp inceliyor. Gelişmekte Olan Kâşif Bolortsetseg Minjin, Moğolistan’ın Gobi Çölü’nde dinozorların, eski memelilerin ve hatta mercanların fosillerini kabul eden bir paleontolog. Ek olarak Moğol öğrencilerine arka bahçelerindeki dinozorları öğretmek için çalışıyor ve ülkede bir paleontoloji müzesi oluşturmayı umuyor.

Birçok kazı alanı, ziyaretçilere, aşağıdaki ABD siteleri dahil olmak suretiyle, paleontologların sahada çalışmalarını seyretme şansı sunuyor: Gray, Tennessee’deki Gray Fosil Alanı; Los Angeles, California’daki La Brea Katran Çukurları ve Royal, Nebraska’daki Ashfall Fosil Yatakları.

Evrimsel Biyoloji

Pek oldukca paleontolog bununla birlikte evrimsel biyologdur. Evrimsel biyoloji, türlerdeki kökeni, gelişimi ve vakit içindeki değişimleri -evrimi- inceleyen bir çalışmadır. Evrimsel biyolojiye katkıda bulunan öteki bilim adamları jeologlar ve genetikçilerdir.

Tarihe Uyanmak

Şimdiye kadar keşfedilen en eski fosiller, stromatolitler, eski siyanobakterilerin kalıntıları yada mavi-yeşil alglerdir. Keşfedilen en eski hayvan fosilleri süngerlerdir. Arap Yarımadası ve Avustralya’da tarih öncesi süngerler ortaya çıkarıldı.

Fosiller ve Mitler

Fosil
Fosil

Antik kültürler, fosillerin ne işe yaradığını daima anlamadılar ve keşiflerini mitlere ve hikâyelere uyacak şekilde uyarladılar. Çin, dinozor fosilleri bakımından zengindir. Dinozorlar, kemikleri hem sürüngenler hem de kuşlarla aynı özelliklere haiz eski sürüngenlerdir.

Eski Çinliler çoğu zaman dinozor iskeletlerini uçan ejderhaların kalıntıları olarak yorumladılar. Birkaç Akdeniz adasında cüce fillerin fosilleşmiş kalıntıları bulunmuş oldu. Cüce filler yalnızca 2 metreye kadar büyüdüler. Kafatasları ortalama olarak bir insan kafatasıyla aynı büyüklüktedir. Ortada canlı hayvanın gövdesinin olduğu büyük bir delik vardır. Yunanistan ve Roma’nın eski Akdeniz kültürlerinde, cüce fillerin kalıntıları çoğu zaman bir tür korkulan, tek gözlü dev olan cyclops kalıntıları olarak yorumlanırdı.

Mary Anning

19. yüzyıl İngiliz fosil koleksiyoncusu Mary Anning, bilime katkıda bulunmak için paleontolog olmanız gerekmediğini kanıtladı. Anning, ichthyosaur, plesiosaur ve pterosaur fosillerini toplayan, sergileyen ve doğru bir halde tanımlayan ilk kişilerden biriydi. Jurassic yaşam anlayışına yapmış olduğu katkılar o denli etkileyiciydi ki, 2010 senesinde Anning, bilim tarihini en oldukca etkileyen on İngiliz hanım içinde seçildi.

Brezilya Göğünün Efendileri

Alexander Kellner ve mahalli müze kurucusu Placido Cidade Nuvens, yeni nesil ufak paleontologlara, Brezilya’nın kuzeydoğusundaki Araripe Platosu’ndaki köylerinin yakınında bulunan bir pterosaur fosilini gösteriyor. Kellner, pterosaurların iyi mi “Brezilya Göğünün Efendileri” haline geldiğini – kitaplarından birinin adı – göstermeye destek oluyor.

paleontoloji
paleontoloji

Mercan Fosili

Bu fotoğraftaki şeklinde bazı mercan örnekleri 450 milyon yıldan daha uzun bir süre ilkin fosilleşmiştir. ABD’nin Kansas eyaleti yada Moğolistan şeklinde bölgelerde mercan fosillerinin varlığı, bu tür kara ile çevrili alanların bir zamanlar büyük iç denizlerin parçası bulunduğunu göstermeye destek oluyor.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Ammonit Fosilleri

Bu sarmal kabuklar, ammonit adında olan soyu tükenmiş bir deniz hayvanı türünün fosilleridir. Ammonit fosilleri oldukça yaygındır ve muhteşem dizin fosiller olarak hizmet ederler. İndeks fosiller, jeolojik vakit dönemlerini güvenilir bir halde tanımlamak için kullanılan fosillerdir. Ammonit fosillerinin varlığı çoğu zaman bir Jura yada Triyas sürecini gösterir.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Tarak Fosili

Mevcut küresel ısınma süreci, Dünya’nın iklim krizinin ilk örneği değil. Bu büyük deniztarağı fosili, bu fotoğrafın çekilmiş olduğu Spatsizi Plateau Yırtıcı Eyalet Parkı, British Columbia, Kanada’nın ılıman ikliminin bir zamanlar oldukca daha sıcak ve su altında bulunduğunu gösteriyor.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Fern Fosili

Antik bir eğrelti otuna ilişkin bu fosil, Arjantin, San Juan’da toplandı. San Juan, Triyas Süreci’ne (250-200 milyon yıl ilkin) ilişkin kapsamlı fosil kayıtlarına haiz. Fosil kayıtları buna benzer bitkileri, dinozorları ve eski memelileri içeriyor.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Antik Ayak İzi

Bu ayak izi, 3,5 milyon yıldan daha uzun bir süre ilkin Tanzanya’nın Büyük Rift Vadisi’ndeki eski bir insansı tarafınca bırakıldı. O insansı, yumuşak volkanik külün üstünde yürüdü. Yağış, ayak izlerine zarar vermeden külü sertleştirdi ve bu ayak izi günümüze kadar geldi.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Kamoya Kimeu

Paleontolog, Kamoya Kimeu, Kenya’daki Turkana Gölü kıyısında bulunan bir hominid -insansı- çene parçasını inceliyor. 1984’te Kimeu, şimdiye kadar bulunan en eksiksiz erken insan iskeletini keşfetmeye yardım etti. “Turkana Evladı”nu.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Hominid Ailesi

Richard Leakey, Kenya Ulusal Müzesi’nin fosil mahzeninde tamamı Turkana Gölü bölgesinden dört muhteşem bulguyu sergiliyor. Sağlam bir Australopithecine’nin kafatası (en solda), hominid soy ağacının bir parçası olsa da ayrı bir dalda durmakta. Geçmişleri 300.000 yıla kadar giden kafatasları, çağdaş insanlarla yakından ilişkili.

Paleontoloji Bilimi Nedir?
Pterodactyl FosiliPterosaur Pterodactylus kochi’nin bu fosili kireçtaşında korunmuştur. Bunun şeklinde pterodaktil fosilleri çoğunlukla Almanya’nın Bavyera bölgesinde bulunmuştur.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Kehribar İçinde Hapis

Bu böcek, ortalama 50 milyon yıl ilkin kehribar yada “fosil reçinesi” içinde hapsolmuştu. Kehribar muhteşem bir koruyucu olduğundan paleontologlar, hayvanın kanatları ve gözleri şeklinde kırılgan özelliklerini inceleyebilirler.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Fosil Toplayıcısı

Moğolistan’ın Gobi Çölü’ndeki bu adam şeklinde fosil toplayıcıları, paleontolojinin mühim bir parçalarıdır. Fosil toplayıcıları, fosilleri kendi koleksiyonları için yada satmak suretiyle topluyorlar.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

John Day’de kazı

Kuzeydoğu Oregon’daki John Day Fosil Yatakları Ulusal Anıtı, paleontoloji kazıları için popüler bir site. Paleontologlar, milyonlarca senelik fosilleri ortaya çıkarmak için aslına bakarsak kürek ve fırça şeklinde rahat aletler kullanıyorlar.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Pakistan’da Paleontoloji

Khanabadosh Araştırma ve Bulgu Derneği’nden bir paleontoloji ekibi, Pakistan’daki Soan Nehri civarlarında bir fildişi fosilini ortaya çıkardı. Khanabadosh Araştırma ve Bulgu Topluluğu, Pakistan’ın Potohar Platosu civarlarında bilimsel araştırmalara ve saha çalışmalarına adanmıştır.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Zamanı Toplama: Richard Leakey, bir diş kemiğiyle fosil bir hayvan kemiğini ustaca yere bırakıyor.

paleontoloji
paleontoloji

Kurbanlık Timsah?

Hearst-müze konservatörü Williams’a nazaran, sarılı mumyanın (resimde) yüksek çözünürlüğünde olan taramaları, vücut parçalarının sarılmadan ilkin papirüs saplarıyla kaplandığını gösterdi. Bu da mumyanın hangi topluluğa ilişkin bulunduğunu belirlemeye destek oldu.

Müzeye nazaran, eski Mısırlılar iki tür timsah mumyası hazırladılar: Timsah tanrısı Sobek’e ilişkin olduğu kabul edilen mukaddes mumyalar ve açıkça kurban edilmek suretiyle yetiştirilen adak mumyaları. Adak timsahları, bilhassa Mısır’ın El Faiyum kentinde tapınakların yakınındaki göllerde yaşadılar (El Faiyum’da bulunan “güzel” insan mumyalarının resimlerine bakın).

Dinsel tören ise şu şekilde gerçekleşirdi: Tapınağa gelen bir ziyaretçi bağışta bulunur. Hemen sonra rahipler hayırsever adına bir timsahı kurban eder, mumyalar ve gömerdi. Lewis’e nazaran, iki mumyanın mukaddes mı yoksa adak mı olduğu hemen hemen tam olarak bilinmiyor. Sadece gene de sarılı mumyanın içinin düzensiz olması onun bir adak hayvanı olduğu anlamına geliyor olabilir.

Paleontoloji Bilimi Nedir?

Neandertal Analizi

Fransız paleontolog Jean-Jacques Hublin, bir Neandertal kafatasının BT taramasını yapıyor. X-ışını teknolojisini kullanan paleontologlar, Neandertallerin ve çağdaş insanların beyne haiz olmalarına karşın beyinlerin değişik şekillerde bulunduğunu keşfettiler.


Bunlar da ilginizi çekebilir

Yorum yapın